Konuşmasına Peygamber Efendimizin (asm) ‘Kabrimi ziyaret eden kimse için Kıyamet günü şefaatçi olmak benim üzerime vazifedir’ sözüyle başlayan Halit Akçor “Her Müslüman’ın gönlünde, bir gün Hacca veya Umre’ye gidip Beytullah’a yüz sürmek, Arafat’ta vakfe yapmak, Resulullah’ın huzuruna çıkmak  buram, buram mana havası kokan, kutsal mekânları ziyaret etme arzusu ve iştiyakı yatar. Yarın öbür gün Mekke’ye gittiğinizde oradaki kutsal mekânları bilmeniz sizin için önemli. Oraya bilerek giderseniz her adımınızı bilerek atacaksınız. Hangi peygamberin kabrinin yanında olacağınızı bilerek dolaşacaksınız. Kâbe’nin tavaf alanında 70 peygamberin kabri var. Bunu bilen kişinin tavafıyla bilmeyenin tavafı aynı olmaz” şeklinde konuştu. Mekke’de bulunan birçok yapının Osmanlı imzası taşıdığını ifade eden Eğitimci Yazar Akçor, ”Kubbe, Osmanlı mimarisine ait bir mimarî tarzıdır. Osmanlı döneminde İslâm’ın önde gelen şahsiyetlerine büyük önem verilmiştir. Ecdadımız gittiği her yerde kültür ve medeniyetini en güzel şekilde icra etmiştir. Ecdad, Beytullah’a o kadar saygılı idi ki Mescid-i Haram’dan yükseklikte bir tane bina bulamazdınız. Tren yolu inşaatında çivi ve çekişlere ses çıkmasın diye bez bağlatmıştır. Osmanlı padişahları, Kâbe’nin onarımında, yeni cami, çeşme, aşevi gibi yapılar konuşunda birbirinden güzel birçok eser vermişlerdir. Bu kutsal topraklarda yapılan her şeye hassa olmak gerekmektedir ” diye konuştu.