İslâm dininde duâ; “Bir kimsenin kendisi veya başkası hakkında bir dileğine bir arzusuna kavuşması için Allah’a yalvarması” olarak tanımlanabilir.
Duânın mahiyeti ve önemi İslâm dininin kutsal kitabı olan Kur’ân’da ve hadislerde de belirtilmiştir. Birer örnek olarak vermek gerekirse;
“Bana (halis kalb ile) duâ ediniz. Duânızı kabul ederim.” 1
“Mü’minin din kardeşi için, arkasından yaptığı hayır duâ kabûl olur. Bir melek, “Allahü Teâlâ, bu iyiliği sana da versin! Âmin” der. Meleğin duâsı red edilmez.” 2
Özellikle Hz. Peygamberin (asm) ettiği duâ çok önemlidir. Çünkü “O zat, (Hz. Peygamber (asm) insanları hidayete dâvet etmekle saadet-i ebediyenin husûlüne sebep olduğu gibi, vüsulüne de sebeptir. Ve keza, o zat, duâsıyla, ubudiyetiyle o saadetin vücuduna ve icadına vesiledir.” 3
Bunu Üstad Said Nursî şu şekilde bizlere açıklıyor: “İ’lem Eyyühe’l-Aziz! “Bazı duâlar icabete iktiran etmez” diye iddiada bulunma. Çünkü duâ bir ibadettir. İbadetin semeresi ahirette görünür. Dünyevî maksatlar ise, namaz vakitleri gibi, duâlar ibadeti için birer vakittirler, duâların semeresi değillerdir. Meselâ, şemsin tutulması küsuf namazına, yağmursuzluk yağmur namazına birer vakittir. Ve keza, zalimlerin tasallutu ve belâların nüzulü, bazı hususî duâlara vakittir. Bu vakitler bâkî kaldıkça, o namazlar, o duâlar yapılır. Eğer bu vakitlerde dünyevî maksatlar hâsıl olursa, zaten nurun âlâ nur. Ve illâ, “İcabet, duâya iktiran etmedi” diyemezsin. Ancak “Henüz vakit inkıza etmemiş, duâya devam lâzımdır” diyebilirsin. Çünkü o maksatlar duâların mukaddemesidir, neticesi değillerdir.
Dipnotlar:
1- Mü’min Sûresi: 60.
2- Riyâz-üs-Sâlihîn).
3- Mesnevî-i Nuriye. 26.