Efsunlu bir zaman dilimi güneşin doğuşu...
İşte, tan yeri kızıla çaldı bile. Hafif pembe, sarı renkli ışık hüzmeleri tabiatın başını okşar gibi nazeninane yayılmaya başladı. Müşfik bir anne edasıyla yeryüzüne merhamet yağmış gibi, bir gün öncesinden yağan bahar yağmuru yeryüzünü cilalamışçasına her şey ışıl ışıl parıldıyor.
Bitkilerin üzerinde yağmur damlaları ile buluşan güneşin ışınlarının muhteşem cümbüşü görülmeye değer bir manzara. Derken kırmızı gülün yaprağından bir şebnem usulca yuvarlanıyor.
Her şey çok güzel. Dingin bir sabah. Kumruların guguk sesinden bahar sabahı olduğu belli. Bir de serince esen bir bahar yelinden anlıyoruz. Yavaş yavaş yükselen güneş, ortalığı ısıtmaya başladı. Pırıl pırıl masmavi bir sema. Gökyüzü denizinde süzülen bir martıyı kıskanıyorum. Özgürlük duygumu kamçılıyor âdeta. Sağdan soldan gelen çiçek rayihaları genzimi dolduruyor. Beyaz bir kelebek hafifçe başımın üzerinden geçiyor. Yüreğimde bir heyecan, sessizliğin muhteşem sesini dinliyorum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak ciğerlerime mis gibi gül kokusu doluyor.
Güller… Kırmızı, beyaz, sarı, pembe, ebruli... Rengarenk güller... sanki bu dünyaya ait değiller. Dünyanın kirinden uzak, kötülüğünden ırak, öylesine saf, berrak, masum güzellikler...
Ahh işte, taşlı patika yolun kenarında başını kaldırmış kırmızı gelinliğiyle gülümseyen bir gelincik! Ne kadar da nahif, nazenin, sanki Cennet davetiyeleri...
O da ne! Otların arasında baygın baygın bakan bir kaplumbağa, tembel tembel ilerliyor. Bol güneşi gören örümcek de fırsatı kaçırmamış, ağında sallanıyor. Hele ebegümeçleri! Dünkü yağmurdan sonra coştukça coşmuşlar Maşallah yemyeşil görünüyorlar. Engebeli bir tepecikte, minik erik ağacının üzerine kar yağmış gibi bembeyaz çiçeklenmiş. Her yerden hayat fışkırıyor. Allah'ın Hayy esmasına ayinedarlık ediyor. Kerîm, Rahîm, Cemîl, Kadîr isimlerinin tecellisi her ş'ende izleniyor. Ruhumda huzur demleniyor. Bu İlâhî sanat şaheseri tablonun bir parçası olarak Rabbimi tesbih ediyorum. Yüreğim Yaradan’a minnetle çarpıyor. Hayranlık duyuyor, büyük bir saygı ve ihtiramla yaklaşıyorum her varlığa. Rabbimi tazim ediyor, şükran hissi ile tenezzühe, tefekküre devam ediyorum.
Papatyalar ve kır çiçeklerinin arasında geziniyorum. Ahh, kır çiçekleri... Allah'ım ne tatlı renklerle bezemişsin! O kadar narin, zarif, latif bir görünüşleri var ki... Sarı, uçuk pembe, şeker pembe, kırmızı, mavi, turuncu... Yeşil yoncaların arasında insanı; nezakete, kibarlığa, aşka davet ediyorlar ama en çokta huzura, huzur davetçileri, kır çiçekleri… "Acaba burası Cennet mi?! " dedirtiyor insana.
Ağaçlara tüneyen kuşlar sabahın ilk saatlerinde senfoniye başladılar bile. Cıvıltıları melodi gibi kulağıma hoş geliyor. Kanaryanın ötüşü, bülbülün serenadına karışıyor. Az ileride çalıların üstünde daldan dala seken saka kuşu dikkatimi çekiyor. Çünkü pek telâşlı bir hali var. Ve yolumu kesen bir güzellikle karşılaşıyorum. "Bana bak! Benimle tanışmadan buradan geçemezsin!" diye serzenişte bulunan bir leylak dalını, önce mis gibi koklayıp, okşayarak, izin isteyerek, yavaşça dalını kaldırıp altından geçiyorum.
Hemen yanı başında yaseminler, hanımeliler kokularıyla yarış ediyorlar adeta. Aa o da ne! kırmızı mercan! Çocukluğumun çiçeği ve yanı başında da gün batımı rengindeki pek sevdiğim kadife çiçekleri! Aslanağzı, karanfil, şebboyları da seyrettim, tanıştım, konuştum her biriyle. Çimlerin içinde boy gösteren sümbüller... Her şey taptaze. Ağaçlar yeni yeni fide veriyor. Sardunyanın kırmızısını görünce içim içime sığmaz oldu. Sanki başım dönüyor bu muhteşem güzelliklerden. Sekr halinde gibiyim. Ruhum ancak zikirle sükûn buluyor... Muazzam güzellikte bir sabah. Her şey muhteşem bir şekilde Vahdaniyet dellallığını yapıyor. Bediüzzaman’ın ifadesiyle: "Kalp kulağı ile hangisini dinlesen "Eşhedü en lâ ilâhe illallah dediğini işitirsin!"
Defnelerin ve kekik kokularının içinde ilerleyerek bir tepeyi aşınca birden karşıma masmavi bir deniz çıkıyor. Uçsuz bucaksız mavilik sonsuzluğu çağrıştırıyor. Düzenli bir ritimle kıyıya vuran dalga seslerini dinlerken martıların çığlıkları "sevgi sevgi" diye haykırarak bu İlâhî dekoru tamamlıyor sanki.
Âsârıyla kendini bize tanıttıran Cenab-ı Hakk'a bir kez daha şükrediyorum. Kâinat kitabının bir bahar sabahı sayfasını aralamış olduk. Dikkatle okur, dinler, takip edersek eğer; ruhumuza çok şey fısıldadığını göreceğiz...