“Açılmamış bir kitap…
Okunmamış bir yazısın sen.”
Açabilseydim;
O bitmeyecek sayfaları…
Kaç sen çıkacaktın karşıma!
Nasıl da sarılmışsın babana;
Bu titrek…
Bu gözyaşılı…
Bu cansaran mısralarla!
Ağladıkça ağla!
Hak etmişsin;
Bu sevgi olduktan sonra!
Delikanlı çağında yaptığı gemilere;
Bir gün binmedin belki.
Kim bilir hangi iskelelerde şimdi?!
İçindeki denizleriyle babanın…
Yıkanmış arınmışsın…
Bu yüzden daha tuzlu gözyaşların!
Fakat ağla; yine ağla!
Gözlerinin önündeki o örümcek ağlarıyla…
Dünyayı “Vedâ Diyarı” göreceksin.
Masum bir hıçkırık olurken.
“İçinde açmadığı o bilmece…” neydi?!
İçini kemirip duracak.
Benim babam da kapalıydı…
Mecazdı, tezattı, azdı.
İçime bir casus gibi sızdı;
Çıkaramadım.
“Duygulara kilitlenmiş sandık.”
Açılacak sanma;
Anlıyorum diye aldanma!
Babalar zor…
İnat değil ama aşılmaz murat…
Gülmez değil;
Gülmeyi çoktan unutmuş bir surat…
Hep meçhullere koşan bir at;
Tutamazsın.
Evet…
“Hayallerini yokluğu katarlar.”
Hiç dinlendirmeyen yataklarda yatarlar;
Ebedî bir şehirleri olsun diye çocuklarının.
Ah, babalar…
İçlerinde koca bir çığlık…
Ilık bir bakış gözlerinde hep;
Kıştan ve yazdan beter de olsalar…
Onlar hep bahardır sofralarımızda…
Aliiiiiii!
Bir ömür kulağımda bu ses.
Ben de bir vakte kadar burdayım da…
Sen nerdesin babaaaaaaa!
«
Hikâyeci Cansaran Kızıltaş ablamızın bu mersiyenin vücut bulmasıyla ilgili hikâyecik notu:
“Değerli dost şair Ali Hakkoymaz'ın babama yazdığım şiire karşılık cevaben yazdığı şiir. Çok duygulandım. Var olun. İsmim Cansaran’ı vurgulayarak içinden dikkatle incelikle çıkardığınız ruhu işaret ederek yazdığınız mısralara gönülden teşekkürle…”