İsviçre Medeni Kanunu, 1926 yılı başlarından itibaren Mecelle’nin yerine ikame edilmeye çalışıldı.
Ciltlenmiş kànunlar mecmuası anlamına gelen ve asıl ismi Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye olan Osmanlı medenî hukuk kitabı olan Mecelle, aslında halen hayattadır ve zaten canlıdır, yani hayattârdır.
Yani, Mecelle’nin bundan 80 yıl evvel kàğıt üzerinde geçersiz sayılmasıyla, hakikatte geçersiz olmadı. Bazı hükümleriyle, pekçok insan kendi hayatında halen de amel etmeye devam ediyor.
Zira, ondaki hükümler, İslâm hukukundan ve kâinattaki İlâhî nizamdan alınmadır. Dolayısıyla, tazeliğini ve geçerliliğini aynen koruyor.
İşte, bunlardan söze ve yazıya dönüştürülmüş hayatî bazı maddeler:
* Beraat-ı zimmet asıldır. (Yani, insanın suçsuzluğu asıldır, esastır. Tâ ki, iddia edilen suçluluk durumu ispat edilinceye kadar.)
* Zararın def’i, faydanın celbinden evlâdır. (Yani, bir zararın ortadan kaldırılması işini, faydanın celbi işine tercih edilmeli.)
* Ezmanın teğayyürü ile ahkâm tağayyür eder. (Yani, zamanın ve şartların değişmesiyle, gerekçeli hükümler de değişir.)
* Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur. (Yani, iki şerden daha hafif, daha zararsız olan tercih edilmeli.)
İşte, Mecelle’nin buna benzer pekçok hükümleri vardır ki, insanlar bugün bile hayatlarında onun tatbikine çalışırlar.
Onlar nasıl bakıyor?
Avrupalı kimi düşünür ve hukukçuların şu kanaati paylaştıkları rivâyet edilir: “Dünya tarihinin iki büyük hukuk projesi yapıldı. Ne gariptir ki, bunların ikisi de İstanbul’a nasip oldu: Birisi meşhûr Roma Hukuku, diğeri ise Mecelle’dir.”
Ve, Zanardelli Kanunu
Tek Partinin hegemonyası altına giren Millet Meclisi tarafından 1 Mart’ta (1926) kabul edilen “Yeni Ceza Kànunu” 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe girdi.
Yapılan bu işgüzarlığa her ne kadar “Türk Ceza Kànunu” ismi verildi ise de, gerçekte bunun Türk ve İslâm unsuruyla hiçbir alâkası yoktur.
Zira, bu ceza kànunu maddeleri, üzerinde hiçbir değişiklik yapılmaksızın, İtalya’dan aynen kopya edilerek alındı. Bunun sebebi ise, Avrupa’da uygulanan en sert ceza kànunu olmasıydı.
1924’ten sonra başlayan “Avrupalılaşma modası” gerekçesiyle, kendimize ait ne varsa terk ediliyor ve Avrupalılara zillet içinde yaranmaya çalışılıyordu.
İsviçre’den kopya edilen “Medenî Kànun”dan sonra, İtalya’dan da “Ceza Kànunu” aynen transfer edildi. Üstelik, hiç utanıp sıkılmadan da bu araklamalara “Yeni Türk Kànunları” ismi verildi.
Neresi Türk, neresi yerli ve millî bu kanunların?
Dahasını da ekleyelim: İtalya’dan aynen kopyalanan o günkü ceza kànunu, İtalya’da “Zanardelli Kànunu” olarak biliniyor.
Zanardelli, bu kànun metnini 1889’da hazırlatıp Meclis’ten geçirmiş ve bunu ülkesinde baskı yoluyla uygulatmıştır.
Avrupa’nın en zorbaca kànunu olan Zanardelli Kànununu benimseyen bizdeki Halkçı diktatörler, bunu aynen tercüme ile yürürlüğe koydular.
Zaman içinde değiştirile değiştirile yamalı bohçaya döndürülen Zanardelli Kànunu, geriye kalan tortuları itibariyle, kısmî olarak halen de adâlet sarayımızı bulandırmaya devam ediyor.
Tuhaf bir başka nokta da şudur: Bizdeki AB karşıtları, bıraksanız, ilkel Zanardelli Kànununu bugünkü medenî AB normlarına bile tercih edecekler.