"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Salâbetli Alevîlik ve lâkayt Emevîlik

M. Latif SALİHOĞLU
29 Aralık 2025, Pazartesi
Küçüldükçe büyük konuşan bağnaz tarafgirler var.

Taraftar kaybettikçe, dünyevî bir cereyana yanaşan sadâkatsizler var. 

Umduğu desteği bulamayınca, içinde göründüğü cemaatin şahs-ı manevîsini küçümsemeye yönelen “kifayetsiz muhterisler” var. 

Maksadına nail olamayınca, yıllarca birlikte yürüdüğü yol arkadaşlarını tahkir-tezyif etmeye başlayan benciller var.

Var oğlu var…

Zaman içinde bunların hepsini gördük. Hatta, tuhaflaşan hâl ve hareketlerine yakînen şahit olduk. 

Araştırıp okuduğumuz kadarıyla, tarihte de bu türden kimselerin çokça örneği varmış.

Yani, küçüldükçe kabaran, kaybettikçe yüksekten atan, yalnızlaştıkça kendini dev aynasında gören-gösteren, değer verip teveccüh gösterenlerin sayısı azaldıkça, aslında ne kadar büyük bir dava adamı olduğunu yansıtmaya çalışan bir nevî müflisler mezarlığı… 

«

Hem tarihî, hem de aktüel yönleriyle cevabı merak edilen bir soru şudur: On dört asırlık zaman zarfında kimler niçin Alevî oldu ve kimler niçin Ehl-i Sünnet dairesine dahil oldu?

Bu mühim meseleye muhtelif cephelerden bakarak türlü cevaplar verilebilir. Biz de o cevaplardan birini aktarmaya çalışalım inşallah.

Alevîler bir yana, Ehl-i Sünnet cemaatine mensup olanların dahi mutlak ekseriyeti, Hz. Ali ve taraftarlarını haklı, Hz. Muaviye ve taraftarlarını haksız görür. 

Nüfusu milyarlarla ifade edilebilecek bu büyük kitlenin mensupları, 1400 senedir çocuklarına Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma ismini tereddütsüz veriyorlar. Buna mukabil, onlardan hiç kimse çocuğuna tutup Yezid (hatta Muaviye) ismini verdiği görülmüş-duyulmuş değil.

Hakikat-i hâl bu merkezde olmasına rağmen, Hz. Ali’ye tarafmış gibi görünenlerde zaman içinde büyük bir değişim ve başkalaşım hâlinin yaşandığı bilinen bir vakıadır.

Hz. Ali’yi sever görünenler, Râşid Halifelerin diğer üçünü sevmezler. Çocuklarına da onların isimlerini vermezler. İran’ın Şiâ kesiminde Bekir, Ömer, Osman isimlerine rastlayamazsınız. Bir ayrışma ve ayrımcılık var onlarda.

Bir soru da şudur: Bu ayrışma ne zaman başladı? 

Hz. Hüseyin’in şehid edildiği Kerbelâ Hadisesinden sonra.

Peki, o elim hadise zamanında Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman hayatta mıydılar? Elbette ki hayır.

O halde, o mübarek zâtlara niçin buğzediyorlar?

Sadece ve sadece Hz. Ali’yi sever göründükleri için. Hz. Ali sevgisini, diğerlerine buğzetmek için bir nevi perde yapıyorlar ve paravan olarak kullanıyorlar. Dolayısıyla hakikî bir “Ali sevgisi” yoktur onlarda. Ne yazık ki “Ömer’in buğzu” daha ağır basıyor.

İşte, zaman içinde “Alevî Müslümanlar” İslâm âleminden ve ümmetin ekseriyetinden uzaklaşmaya, hatta yer yer kopmaya başladılar. Araplara, Selçukîlere, Osmanlılara karşı gayr-ı müslimlerle işbirliği yapmaya dahi yöneldikleri görülmüştür. Adeta, onlar için asıl düşman “küffar tarafı” değil, Ehl-i Sünnetten olanlardır. Tarihî vakıalar bu gerçeği tescil ediyor.

Demek ki, ümmetin ekseriyetinden ayrılmamak lâzım geliyor. Aksi halde, itidalini kaybederek ümmete zarar veren bir unsur haline geliniyor.

«

Bu yazıyı, Risale-i Nur’da yer alan hikmetli bir hakikatin ifadesi ile bağlayalım.

Mektubat’ın sonuna derc edilen “Hakikat Çekirdekleri”nde veciz şöyle bir ifade var: "Sevâd-ı âzama ittiba edilmeli. Ekseriyete ve sevâd-ı âzama dayandığı zaman, lâkayt Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adetçe ekalliyette kalan salâbetli A-levîlik, en nihayet az bir kısmı Rafızîliğe dayandı." 

Bir ciddiyet ifadesi olan “salâbet” ile ciddiyetsizlik ifadesi olan “lâkayt” tabiri, birbirine zıt hükümler ihtiva eder. “Alevîlik” ile “Ehl-i Sünnet” arasında da birbirine zıt bazı manalar, hatta hüküm ve ameller var.

Ne mutlu, dalâlette karar kılmayan cemaatin-ümmetin ekseriyeti ile birlikte hareket edenlere.

Okunma Sayısı: 184
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı