Sağ omuz ve sol omuz...
Hani:
Çocukken annelerimiz bizi uyarırdı…
-Evlâdım… derlerdi.
-Sakın kötü yola gitme… İyi yola git!
-İyi yola gidersen sağ omuzundaki melek senin hep iyiliklerini yazar. Şayet hata eylersen sol cenahındaki melek de sevap yerine günah yazar… Aman aman evlâdım sen, sen ol hatalı yola veya yollara sapma!..
***
Mevlânâ Hazretleri:
“Ayıp ve günahı örtmede “Gece gibi ol!” buyuruyor…
Ama… Nerdeeeeeeee… Devir kamera devri.
Bir de; dikkat buyurunuz: Kameralar melekler gibi omuzlarımızın üstündeler.
Amma:
Sağ omuz meleği ile sol omuz meleği birbirine karışmış (!)
Galiba ahirzaman… Ne kimse kimsenin derdi ile ilgileniyor! Ne de, kim ne vaziyetlerde… Bilmiyoruz.
***
Cânım insanoğlu inatla gülmekte; ağlaması gereken hâline!
Hatalarımız gırla giderken… Dünya hayatına yönelik kameraları bunca ciddiye alırken…
Peki; asıl hayatımızı geçireceğimiz ahiret hayatı içine ne tür görüntüler verdiğimizi düşünmekte miyiz hiç?
Hiç korkuyor muyuz yarın vereceğimiz hesabın ederini tutarını karşılaştırır iken?
Ağlanacak halimize mi gülmekteyiz?
***
Hepimiz bir gün toprak altına girip hesap verdiğimizde…
Perdeler açıldığında: Kimin veya kimlerin... Kime veya kimlere ne yaptığı ortaya dökülünce;
Yaratanın kulu olduğumuza ve buyruğuna...
İsrafil (as) Sur’a üflediğinde, kaçımız açık alınla “Buyur” diyebileceğiz?
Allah encamımızı hayreyliye… Malûmunuz, “ENCAM”; bir işin sonu demektir!
Sonlarımız hayrola!
En iyisi; Bediüzzaman Hazretlerinin tavsiye ettiği gibi kendimizi ölmüş hissetmek! Hayalen kabre girmek… Teşyiciler gittikten sonra da amelleri ile baş başa kalmak.
Aman Allah’ım… Sana sığınmaktan başka çaremiz mi var?