Bediüzzaman’ın, üniversite projesine itiraz eden mebuslarla diyaloğunda ve aktardığı anekdotta üzerinde durulması gereken en dikkat çekici noktalardan biri, tartışma üslûbundaki seviye.
İtiraz edenlerin “dine çok lâkayt, Batılılaşma ve geleneklerden tamamen sıyrılma taraftarı” olduklarını söylüyor Said Nursî, ama onları “Dinsizsiniz, zındıksınız” diye suçlamıyor, iknayı esas alan medenî bir üslûp kullanıyor ve ikna ediyor.
“Farz-ı muhal” kaydı koyarak, kendi hayatlarında dine hiçbir cihetle ihtiyaç duymasalar dahi onları bu yanlış nokta-i nazarlarıyla kabul edip, “Garplılaşmak namıyla an’ane-i İslamiyeyi bıraksanız ve lâdinî bir esas yapsanız bile” diyor; doğu vilâyetlerinde millet, vatan selâmeti için dine ve İslamiyet’in hakikatlerine taraftar olmanın, onlar için de “lâzım ve elzem” olduğunu vurguluyor.
“Çünkü peygamberlerin çoğunun Asya ve Doğuda, filozofların da Batıda gelmeleri işaret ediyor ki, Asya’yı gerçek anlamda kalkındıracak dinamik fen ve felsefeden ziyade din duygusudur” diyor.
Bu izahlarından ve verdiği örnekten sonra iki mebus itirazdan vazgeçiyor ve modern fenleri dinî ilimlerle kaynaştırarak öğretecek üniversite projesine destek veriyorlar.
Bugün kendilerini “modern ve çağdaş” addedenlerin, o dönemde Batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernleşme sürecinin öncüleri konumunda oldukları halde Bediüzzaman’ı dinledikten sonra ikna olan o iki mebustan alacakları önemli dersler var.
Aktardığımız bu tarihî ve ilginç anekdotun, Bediüzzaman tarafından, bir haftaya yayılan birkaç sohbette ikna edilen Kürt talebeyle ilgili boyutu da çok dikkat çekici.
Orada da yanlışa sapan genç, “Yoldan çıkmışsın” denilerek dışlanmıyor, suçlanmıyor, “yola gelmesi” için ikaz ve ihtar edilmiyor; ikna yoluyla tekrar kazanılmasına çalışılıyor. Ve bunun için bir defalık bir görüşme ile yetinilmiyor, “birkaç sohbet” yapılıyor ve ondan sonra talebe, tepki psikolojisiyle içine sürüklendiği yanlıştan kurtarılarak, tekrar istikametli tavrına döndürülüyor.
Bu sohbetlerin detaylarında, davranış bilimcilerin, psikologların, pedagogların çalışma alanına giren önemli prensiplerin tatbiki söz konusu.
Bugün de şu veya bu sebeple terör örgütüne katılan veya yerleşim yerlerinde sempatizanı olan insanların her birinin böyle kurtarıcı sohbetlere ihtiyacı var. Şefkatle, anlayışla, gönülleri kazanmayı hedefleyen kucaklayıcı tavırlarla ve ikna edici izahlarla yapılacak sohbetlere.