Daha öncekilerin yorumlarında “devam” diyen okuyucularımızın hatırı için, bugün yine köşemizi kıssadan hisselere ayırmış olalım.
**
Osmanlıda bir vezir, şehirdeki muhtaçlara borç para dağıtır, geri ödeme tarihini soranlara da, “Sultanımız ne zaman vefat ederse, o zaman borcunuzu geri ödersiniz” cevabını verirdi. Bu hadise sultanın kulağına gider ve sultan vezirini huzuruna çağırır. “Duyduklarım doğru mudur” diye sorar. Vezir, “evet sultanım doğrudur” dedikten sonra, öyle demesinin hikmet ve sebenini şöyle açıklar:
“Sultanım, borç süresi çabuk gelir geçer. Halbuki borçlu bu sürenin uzadıkça uzamasını ister. Bundan dolayı da sizin ömrünüzün uzun olmasına dua ederler. Ve borçlunun duası makbul bir duadır.
FÂNİ DÜNYA İŞTE!
Bir adam kerpiç çamuru karıyordu. Yanına yaklaşan bir yabancı seyyah sordu:
-”Ne yapıyorsun?”
-”Görüyorsun, kerpiç çamuru karıyorum; fâni dünya işte; üç beş kuruş bundan kazanıyorum!”
-”Peki, sırtındaki tulum nedir?”
“Çamuru kararken, nasıl olsa zıplayacağım. Böylece yoğurdu yayıklıyorum! Yoğurttan çıkan yağı götürüp pazarda satıyorum. Eh, üç beş kuruş da bundan kazanıyorum. Ne yapalım, fâni dünya işte!”
-“Peki başındaki kukuletanın püskülü neden uzun ve sallanıyor?”
-“Burası ekin tarlası; havaya zıplarken kargaların tarlaya zarar vermesini engelliyorum. Fâni dünya işte, üç-beş kuruş da bundan kazanıyorum.”
-“O elinde döndürdüğün nedir?”
- “Elimdeki kirmen. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fâni dünya işte; üç-beş kuruş da bundan kazanıyorum.”
-”Peki, dudaklarını oynatıp, bir şeyler mırıldanıyordun?”
-”Hazır bu işi yaparken boş durmayayım; Yasin, Haşir, Bakara gibi ezbere bildiğim sûreleri okuyorum. Ne yapalım, fâni dünya işte!”
-”Yahu arkadaş, ya bir de dünya fani değil, bâki olsaydı daha neler yapardın kim bilir!”
BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEK
Şeytanın planının ne kadar zayıf olduğuna dair eski kitaplarda şöyle bir hikayeye yer verilir:
“Şeytanın yolu bir köye düşmüş, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineği sağan genç bir kadını uzaktan izlemeye başlamış.
Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı da annesinin sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, debelendikçe boynundaki ip biraz daha gevşemiş ve sonunda hepten çözülmüş.
Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasına çarpmış ve bütün sütler yere dökülmüş. Sağdığı süt ziyan olunca siniri tepesine çıkan genç kadın, eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurmuş, yavru kanlar içinde yere yıkılmış.
Yavrusuna saldırıldığını gören inek bir tekmeyle kadını kanlar içinde bırakmış. Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, gelinini kanlar içinde görünce, elindeki tüfekle ateş ederek ineği öldürmüş. Kadının kocası, silah sesini duyanca koşarak gelmiş. Karısını yerde cansız yatar vaziyette, babasını da elinde tüfekle görünce, silahını çekip tek atışta babasını vurmuş.
Şeytan sırıtarak şöyle mırıldanmış: “Şimdi herşeyin sorumlusu olarak beni görürler, buzağının ipini gevşetmekten başka ne yaptım ki ben?”