Hafız Halid, tahsilini klasik medresede gördükten sonra özel çalışmalarıyla kendini yetiştirip geliştirdi.
Gençlik yıllarında Isparta’nın Sütçüler kasabası ve Eğridir’in İlaman köyünde bir müddet öğretmenlik yaptı. Sonradan öğretmenliği bıraktı ve Barla’nın Pazar camiinde fahri imam olarak görev yaptı. Barla’da güzel sesli ve müdekkik bir hoca olarak tanındı. Bediüzzaman’ın Barla’ya geldiği yıllarda ilk talebeleri arasında yerini aldı. Hafız Halid, Bediüzzaman’la tanıştıktan sonra o derin manaları zihninde ve ruhunda müdekkik bir gözle anlamaya, öğrenmeye çalışan talebelerden biri olur. Hafız Halid (Tekin) 1926-1934 yılları arasında Bediüzzaman tarafından yazılan “Sözler” ve “Mektubat” adlı eserlerinin kâtibi ve muhatabı unvanını da almıştır.
1930 yılında Hafız Halid’in sekiz yaşındaki oğlu Enver, kuşpalazı (difteri) hastalığı sebebiyle vefat eder. Oğlu Enver’in ölümü Hafız Halid’in yüreğini derinden yaralar. Oğlunun vefatı ile kalbinden bedenine doğru esen ayrılık rüzgârı onu yerden yere fırlatır. Yüreğindeki kan gözlerinden yaş olarak akar. Hafız Halid’in imtihanı çok şiddetli geçer. Gökyüzüne doğru uzanan elleri şükürle beraber Allah’tan sabır diler.
Bediüzzaman Hazretleri, bu vefat haberini aldığında Enver’in acısını kalbinde hissederek 17. Mektup olan “Çocuk Taziyenamesi”ni yazar ve Hafız Halid’e gönderir. “Çocuk Taziyenamesi”nde “Aziz ahiret kardeşim, Hafız Halid Efendi! Kardeşim, çocuğunun vefatı beni müteessir etti. Fakat el-hükmü lillah, kazaya rıza, kadere teslim İslâmiyet’in bir şiarıdır. Cenâb-ı Hak sizlere sabr-ı cemil versin. Merhumu da size zahire-i ahiret ve şefaatçi yapsın. Size ve sizin gibi muttaki müminlere büyük bir müjde ve hakikî bir teselliyi gösterecek beş noktayı beyan ederiz” der.
Bediüzzaman Hazretleri’nin “Çocuk Taziyenamesi” olarak Hafız Halid’e gönderdiği risale, evlat acısı musibetine düşen herkes için bir teselli kaynağı oldu. Hafız Halid, Bediüzzaman tarafından kendisine gönderilen risaleyi bir solukta okudu. Okudukça yaralı yüreğindeki ayrılık ateşi yavaş yavaş söndü. Bu risale ile Bediüzzaman’ın vefası, dostluğu ve yakınlığı onu huzura kavuşturdu. Bediüzzaman,“Çocuk Taziyenamesi”nde “Mü’minlerin kablel büluğ vefat eden evlatları, Cennette ebedi, sevimli, Cennete layık bir surette, daimi çocuk kalacaklarını ve cennete giden peder ve validelerinin kucaklarında ebedi medar-ı sürurları olacaklarını” anlatır.
Güneşin doğmasıyla karanlığın kaybolması gibi Hafız Halid’in yüreği “Çocuk Taziyenamesi”ni okuduktan sonra aydınlanır ve sakinleşir. Sanki hemen yarın çocuğuna kavuşacakmış gibi bir rahatlama içine girer. Böylece ne zaman oğlu Enver aklına düşer ve yüreği sızlarsa hemen ilaç alır gibi 17. Mektub’u okur ve yüreğinin acısı dinerdi. Hafız Halid, ömrü boyunca şerefle yâd ettiği Bediüzzaman için “Bana dokuz defa selam göndermiştir ve oğlumun vefatında yanan yüreğimi tedavi eden 17. Mektub’u yazarak beni kıyamete kadar mesut ve mesrur etmiştir” der.
(Kaynak: Necmeddin Şahiner- Son Şahitler-1)