"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir dost, bin umut

Misbah ERATİLLA
07 Eylül 2025, Pazar
O yıl okulu bırakmayı düşünüyordu. Bir iş bulup anne ve kardeşlerine bakmak istiyordu.

İl genelinde yapılan sınavda iyi bir derece almıştı. Anadolu Lisesi’nin hazırlık sınıfını bitirdiği yaz tatilinde babası, faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti. Hayatının en büyük travmasını o zaman yaşamıştı.

Uzun süre annesi, babasının yokluğuyla tek başına mücadele etmeye çalıştı. Ama geçimlerini sağlayacak bir geliri olmadığı için sonunda pes etti; kardeşlerini de alıp İstanbul’daki dayılarının yanına gitti. Lokman'ın artık ne başını koyacak bir yeri, ne de diz çöküp sofrasına oturabileceği sıcak bir yuvası kalmıştı.

Okulda başarılı bir öğrenciydi. Ama dersleri boşlamıştı. Okulu lüzumsuz bir uğraş, vakit kaybı olarak görmeye başlamıştı. Hayatında bir de Ferit vardı. Yakın arkadaşı, kara gün dostu, can yoldaşı. Nereye baksa onu görüyordu. Boğulmak için okyanuslara açılırken, o yüreğindeki ışıkla sahile çekmeye çalışan bir deniz feneri gibiydi. O dersleri koyuverdikçe, o ısrarla gözlerinin içine bakarak: “Hayır, Lokman, hayır sen okulu bırakamazsın biz bu sefaletten okuyarak kurtulacağız” diyordu.

“Bana hayalî umutlar satıyorsun, bunlara karnım tok,” dedikçe, ruhuna sarılıyor, boğulmak üzere olan iç dünyasına adeta sunî teneffüs yapıyordu. Soğuğun iliklerine işlediği gecelerde, sobasız odada battaniyeye sarılarak sabahlıyordu.

Ferit onu adım adım takip ediyordu. Derse girmediğimde o da girmiyordu. Umudunu ekecek bir toprak arar gibiydi. Günler geçiyordu, ama umudu bir türlü filizlenmiyordu. O uzun süredir gözlerinde taşıdığı çaresizlik artık Ferit’in gözlerine de sinmişti.

Bir gün, öğle arasında Ferit, Lokman’ın yanına gitti. Başı önünde, uzun süre sessizce kaldı. Sonra bir anda yerinden fırlayıp o tok sesle: “Bizim hâlâ bir umudumuz var!” dedi.

Bu cümle Lokman’ın yüreğini yeşerten bir tohum gibi düşmüştü içine. Ferit devam etti: “Bir ilkokul müdürü tanıyorum. Gidelim, şansımızı deneyelim. Belki sana kalacak bir yer buluruz” dedi.

Lokman yine umutsuzca: “Olmaz… Bu konuda nasibimiz yok,” dedi.

Ferit kararlılıkla: “Hayır, bu kez beni dinleyeceksin. Bu son şansımız olsun" dedi.

İki mahalle ötedeki ilkokula gitmek için yola koyuldular. İçinde tarif edemediği bir isyan vardı; “Ya bu kapı da yüzüme kapanırsa?” diye içi içini yiyordu.

Kapıyı çalıp içeri girdiler. Ferit müdürü tanıyordu. Müdür ayağa kalktı: “Hoş geldiniz gençler!” dedi.

Onlar da  “Hoş bulduk,” dedi.

Ferit söze başladı. Lokman’ın babasının öldürülmesinden, annesi ile kardeşlerinin İstanbul’a gidişine kadar her şeyi anlattı. Dudakları heyecandan kurumuştu. Soğuyan çaydan bir yudum alarak konuşmaya çalıştı. Boğazı kurumuş toprak gibiydi. Sadece nefes alabiliyordu.

Müdür gözlerinin içine baktı. Uzun uzun süzdükten sonra dedi ki: “Bir yol bulacağız inşallah evlât, müsterih ol. Bana biraz müsaade edin, size haber vereceğim.” dedi

Üç gün sonra, teneffüste Ferit’le lokman sıralara yaslanmış konuşuyordu. İlkokul Müdürü, bir öğretmenle birlikte sınıfa geldi. Onlara yaklaştı. Ferit onu görünce, suya kavuşan Harran Ovası gibi hissetti kendini. 

“Gençler, işiniz tamamdır,” dedi.

Ferit emin olmak istedi: “Müdürüm, işimiz derken?”

Gülümsedi: “Talep ettiğiniz barınma işi tabiî” dedi.

O sözler Lokman’ın kulağına sihirli bir ezgi gibi geldi. O anda yepyeni bir ruh, taptaze bir can bulmuştu. Artık yurtta kalacaktı. Okulu bırakmak bir yana, eksik konularını tamamlayarak çok daha iyi bir duruma gelmek istiyordu. Öyle de oldu. Kısa sürede eski hâline gelmişti.

Tüm bu yaşananların gerçek kahramanı hiç şüphesiz Ferit’ti. Ferit, Lokman gibi yoksuldu. Evden okula her gün yürüyerek gidiyordu. Ama yoksulluğunu unutmuş, Lokman’ın arkadaşlığını tercih etmişti. Kendi mutluluğunu, Lokman’ın kurtuluşu uğruna feda etmişti.

Yıllar geçti. Lokman İşletme Fakültesini bitirdi. Daha sonra yurt dışında eğitimini tamamladı. Şimdi annesi ve kardeşleriyle mutlu bir hayat sürdürüyor. Ferit eczacı oldu. Narin ruhuyla şiirler yazdı, sinema yönetmeni oldu. Filmleriyle hâlâ insanlara umut aşılıyor, hayata tutunmaları için ışık olmaya devam ediyor.

Okunma Sayısı: 327
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı