05 Nisan 2012, Perşembe
Evrensel değerlerle mücehhez şekilde topyekûn insanlığı kucaklayarak maddî ve manevî problemlere çare izhar eden bir ekolün varlığı günümüzde insanlık nazarında bir mektep halinde öne çıkmıştır.
Gönüller üzerine kurulan bir üniversite olarak da tasvibi mümkün olan bu oluşumda okunan eserler ise kendi kendini okutturan kitaplar olma hususiyetlerine sahiptirler.
Ülkemizde, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında kendini hissettiren bu muhteşem olay ise “Nur hareketi” olarak bilinen, Kur’ân ve Sünnet ekseninde cereyan eden hadisedir.
Risâle-i Nur Külliyatı adı altında te’lif edilerek evrensel değerlerle mücehhez bir gönül hareketi olmakla birlikte hayatın tamamını da içine alan kaide ve metodları izhar eden bu hakikatler manzumesinin maliyeti müellifinin şu veciz ve manidar ifadeleriyle şekillenir.
Müellif-i muhterem bu Kur’ân’ı mesajı yaşadığı çağa iletirken…
“İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kale…” olarak ifade eder ve devamla der ki;
“Yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor, belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit aletler ile dehşetli rahnelenen kalb-i umumiyi ve efkâr-ı ammeyi ve umumî ve bahusus avam-ı mü’mininde istinatgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeairlerin kırılması ile bozulmaya yüz tutan ve vicdan-ı umumiyi Kur’ân’ın icaziyle ve geniş yaralarını Kur’ân’ın ve İman’ın ilâçları ile tedavi etmeye çalışıyor” (Şuâlar: 163)
“Ammeyi ve umumun istinatgâhı” şeklinde evrensel olma özelliklerinin görüldüğü Risâle-i Nur’ların bir mektep şeklinde tezahürü söz konusudur.
Çağımızdaki bu çok yönlü hareketin meydana getirdiği yenilik ve hareketlilik o hakikat dolu eserlerin bu zamanın ilcaatına göre te’lif edildiği gerçeğini de yansıtmaktadır.
Cihanşümul hususiyetlere sahip olan bu Nur’lu hareketin kalp ve akıllarda meydana getirdiği olumlu yansımaların ehemmiyeti ise şahıs yerine kitabı esas almasıdır.
Bu yüksek derecedeki hakikatin varlığının sebeplerini müellifi sorulan bir suale mukabil onların mana ve ehemmiyetini şu cümlelerle ifade eder.
“Kur’ân-ı hakimin sırrı i’caziyle hakikî bir tefsiri olan Risâle-i Nur, bu dünyada bir manevî cehennemi dalâlette gösterdiği gibi, İman’da dahi bu dünyada manevî bir cennet bulunduğunu ifade eder.” (A.g.e: 582)
Evrensel değerlerle mücehhez olarak bir mektep şeklinde tezahür eden Risâle-i Nur hakikatleri hakikaten her okuyanın ufkunu genişleterek ruhunda saadet yelleri estirir.
Bu mektepte esas alınan Risâle-i Nur hakikatlerini şahısların ilgi ve alâkayla okumasının altında yatan hakikat ise onların insanın fıtratıyla uyum içinde oluşlarıdır.
Yüksek değerlerle tezahür eden bu kitapların bir hususiyeti de kendi kendini okutturmasıdır.
Bu hususu Nur’un satır aralarında dile getiren Bediüzzaman, Risâle-i Nur’ların bu hususiyetlerini de şu veciz ifadelerle dile getirir.
“En şiddetli hücum ve en gaddarane muamele ve en ziyade yalanlarla ve aleyhinde yapılan propagandalarla Risâle-i Nur’u kırmak, insanları ondan soğutmak ve ürkütmek ve vazgeçirmeye çalıştıkları halde hiçbir eserde görülmediği bir tarzda Risâle-i Nur’un intişarı, hatta çoğu el yazması ve altıyüzbin Risâlelerinden Kemal-i içtiyakla perde altından intişar etmesi…” (A.g.e: 582)
Bu hakikatlerin kendi kendisini okutturan yüksek hakikatli kitaplar olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.
Mevcut eğitim sisteminde kitap yerine şahıs ve şahısları ikame etmekle uzun yıllardır sistemin yerli yerine sağlıklı bir biçimde oturarak çok daha faydalı olmadığının altında bu sebepler yatmaktadır diye düşünmekteyiz.
İlgililerin bu eğitim metoduna kulak vermelerini umarız.
İnsanımızın ve ülkemizin geleceğinin faydası adına…
Haydi bakalım, görelim sizi…
Hoşçakalın diyoruz.
Okunma Sayısı: 348
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.