"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nur'un Sav Köyü serencamı

Mustafa ÖZTÜRKÇÜ
10 Ekim 2020, Cumartesi 00:16
Nur Risalelerinin yazılmaya, yayılmaya ve okunmaya başlandığı o zor ve sıkıntılı yıllarda, yazılanlar formalar halinde elden ele dağıtılarak bu vazifenin sadâkat i-çinde yapıldığı köyüdür Sav Köyü.

Bu mübarek beldeye defalarca gi- dip o yılları yad etmenin bahtiyarlığını yaşayanlardan olduk. Kıymetli dostlarımız, Isparta Yeni Asya Temsilcimiz Mithat Yanmaz’ın tavassutu ve Sav’da mukim Sadık Kıymık Beyin rehberliğinde araştırmalarımızı sürdürürken, Sadık Bey bizi, Sav Köyü’ne ilk defa Risalelerin girişine sebep olan Hafız Mehmet Ağabey’in torunu Abdulkadir Zeybek Bey’in evine götürdü ve kendisi ile tanıştırma zahmetinde bulundu.

Abdulkadir Bey’in geçmiş yıllara ait hatıralarını dinleyip not ettiğimizde, duygulanmamak mümkün değildi.

Adulkadir Zeybek Bey, Sav Köyü’nün Nur hizmetleri serencamını küçük yaşlardan günümüze kadar bildikleri ve gördüklerini anlattı. Hazırladığı bir broşörden imzalayarak bir adet bize de veren Abdulkadir Zeybek, o yılların son şahitlerindendir aynı zamanda.

Nur Risalelerinin yazıldığı hacı hafızın Sav’daki evi.

Bediüzzaman’ı ziyaret etme mazhariyetine de eren Abdulkadir Zeybek Ağabey’in hatıralarını not ederken, bize “Sav Köyü’nün bütün Nur serencamı bu broşürdedir. Bunları olduğu gibi yazabilirsiniz“ demişti. Biz de memnuniyetle o hatıraları paylaşmak istedik.

Risale-i Nurlar’ın yazıldığı evleri, köyün mezaristanını da fotoğraflayarak, Sav Köyü’nün Nur hizmetleri serencamını, Abdulkadir Zeybek’ten dinledik ve tarihe mal olsun istedik.

Abdulkadir Zeybek kimdir?

Abdulkadir Zeybek, 1938 doğumlu olup Hz. Üstad’ı küçük yaşlarda (1953’de) ziyaret etmiş ve ona talebe olmuştur. Sav’da, Davraz Dağları’nda mütevazi bir evde oturmaktadır. 


Sav’lı Abdulkadir Zeybek

Üstad’ı ziyaretini şöyle anlatıyor: “Isparta’da evinde iken kendisine bir mektup götürme şansım oldu. Evinin avlusuna inmiş bir yere gitmek üzereydi. Ayaküstü mektubu eline verdim. Ve elini öptüm. Ve bana duâda bulunmuştu. Daha sonra Sav’a geldiğinde görüyorduk.”

Abdülkadir Zeybek küçük yaşlarda Risâleleri yazmaya başlamış. Risâlelerin yazılması, yayılması ve okunması gibi hizmetlerde canlı ve mühim bir şahittir. 

Aynı zamanda eski müezzin olan Abdulkadir Zeybek, Sav’daki Nur faaliyetlerini anlattı:

Sav’lılar evlerine kapanarak risaleleri yazıyorlardı

“Sav’da yirmiye yakın kişi evine kapanarak Risâle-i Nurlar’ın yazılıp okunmasına ve okutulup öğretilmesine hizmet ediyordu. Bunlar Hacı Mehmet ve oğlu Topalca Hafız Mehmet, Hafız Mehmet Gül, küçük kardeşi Mustafa Gül, küçük kardeşi Ali Gül, Ahmet Altuğ, kardeşi Süleyman Altuğ, kardeşi Fahri, postacılık yapan Şükrü Altuğ, Salih Yıldız, kardeşi Mustafa Yıldız, Marangoz Ahmet, Efe Şükrü, İsmail Gül, Tevfik Gül, Dede oğlu Mustafa, Kürt Hasan Çavuş, Tulum Mehmet Çavuş, Hacı Hafız, İsmail Kıymık ve Hacı Hafız Abdülkadir Zeybek ve sâirleri...


Marangoz Ahmed’in mezarı.

Bunlar senelerce Risâle-i Nurlar’ın okutulmasına ve Kur’ân öğretilmesine hizmetler vermiştir. Ara sıra Hüsrev Efendi’yi ve İslamköy’lü Hafız Ali Efendi’yi ziyaret ederlerdi. Hizmetlerdeki metotlarını onlardan  öğrenirlerdi. 

Hacı Hafız İsmail Kıymık ile bizim hizmetlerimiz 1960’dan sonra başlamıştır. Ben 1938 doğumlu olduğum için Sav Köyü’nün Bediüzzaman ve Risâle-i Nur hizmetleriyle olan alâkadarlığının başladığı günleri hatırla-                diğinin ikinci ya da üçüncü senesinde olmalıdır.

Bizim Sav Köyü imam hatibi 1890 doğumlu olup 1944’de vefat etmiş olan, dedem Hacı Hafız Mehmet Efendi Isparta’da alış veriş yaptığı bir dükkânda Osmanlıca yazılı Onuncu Söz’ü görüyor. Şöyle yapraklarını bir tarıyor ve bir iki satır okuyunca hoşuna gidiyor. Dükkân sahibine:

“Bu kitabı bana verir misin? Bir mütâlâa etsem!” diyor. “Hayhay, götür oku” diyor o da.

Kitabı alıp evine geldiğinde yatsı namazını camide kılıp geldikten sonra odasına kapanıp Onuncu Söz’ü okumaya başlıyor. Okudukça açılıyor. Saatler geçmiş farkında değil. Gecenin yarısı okuduğu yerde yakaza hâlinde Hz. Üstad önüne geliyor. “Hacı Hafız, ben Barla’dayım” diyor.

Sabah olunca Hacı Hafız Barla’ya gidip ziyaret etmeye karar veriyor, yol hazırlığını yapıyor. Hediye için biraz pekmez tatlısı yaptırıyor. Yaşlı babasına “Ben Barla’ya Hoca Efendiyi ziyarete gidiyorum” diyor. Babası da, “Bizden selâm götür, bize duâ etsin“ diye oğlunu uğurluyor.

Hacı Hafız Efendi atına binerek yola çıkıyor. Yaklaşık 40 km mesafeyi atıyla alıyor. Hz. Üstad onu evinin dışında ayakta karşılıyor. “Hoş geldin Hacı Hafız” diyerek evine alıyor. Dedem, hediyesini takdim ediyor. Hz. Üstad: “Biz hediye almayız, fakat senin hediyenin karşılığını vereyim” diye alıyor. Hacı Hafız döneceğinde babasının selâmını tebliğ ediyor ve duâ isteğini söylüyor.


Sav'da Sadık Bey bize köyü gezdirerek tanıttı.

Kedi Türkçe ezanı okutmuyor

Dedem Risâle-i Nur’a intisap etmezden evvel mahallesinin fahrî imamıydı. Mescidinde imametliği deva- mında Ezan-ı Muhammedî Türkçe’ye çevrilmiş. Türkçe ezan okuyarak devam ederlerken bir gün küçük oğlu Süleyman’a “Oğlum, bu Türkçe’ye çevrilmiş ezanı ezberle. Bazen bana yardımcı olursun” diyerek yazıp eline veriyor. Kendisi mescide namaz kılmaya gidiyor, eve döndüğünde:

-“Oğlum, ezberledin mi?” diyor. 

Hanımı, yani nenem: “Onu kediye sor” diyor. 

Dedem Hafız Mehmet Gül: “Ne demek istiyorsun?” deyince nenem cevap veriyor:

- “Kedi okutmadı!”

- Çocuk “Tanrı uludur” diye söylemeye başladığımda mırlıyor, devam edince de hemen başına atlayıp tırmalıyor. Kediyi kovalıyoruz, tekrar başladığında yine başına atlayıp çırmalıyor” deyince, dedem hayret içerisinde: Hele bir daha okusun” diyor.

Çocuk yine “Tanrı uludur” derken kedi hemen çocuğun başına atlıyor ve tırmalıyor.

Dedem bundan dolayı mescide devamı bırakıp evinde namaz kıldırıyor. Çünkü Ezan-ı Muhammedi’yi aslî hâliyle mescidin minaresinde okusa, cezâî işlem yapılıyor.

Dedem, Risâle-i Nur’a intisab ettikten sonra da evinde hem Risâle-i Nurlar’ı yazıyor, hem de otuz kadar talebe okutuyordu. 1942 ve 43’lerde olacak, şikâyet üzerine dedemin evine karakoldan taharrî düzenlemişler. Taharrinin sebebi ise, Isparta’nın Eğirdir ilçesi Yukarıgökdere Köyü’nden ilkokulu bitirmiş birkaç talebenin dedemle birlikte okuması. Yukarı- gökdere Köyü öğretmeni bu çocuklardan haberi olunca “Bizim mezun ettiğimiz talebelerde onların ne hakkı var da bir daha okutuyor?” şeklinde ihbarda bulunmuş. 

Bu ihbar üzerine Isparta merkez karakolu bir taharrî düzenliyor. O tarihte Sav Köyü’nün muhtarı Hüseyin dedeyi karakol kumandanı çağırıyor ve diyor ki: “Muhtar! Bu akşam bizden ayrılma, bizim arkadaşlardan birisini evlendirmek için kız istemeye gidece- ğiz.” Akşam üzeri muhtar Hüseyin dede, karakolda bulunuyor. Akşam sonu oluyor, karakol bir manga jandarma hazır ediyor. Karakol kumandanının atı hazır ediliyor ve kara- koldan çıkıyor. Muhtar Hüseyin dede “Böyle kız istemeye mi gidilir? Acaba nereye gideceğiz?” diye düşünürken, Sav yoluna yönelince muhtar hissediyor. Köyün yakınına geldiklerinde karakol kumandanı, durumu Hüseyin dedeye açıklıyor ve “Kimseyi kuşkulandırmadan Mehmet Gül’ün evine nasıl varılacağını bize tarif et” diyor. O gece sabaha kadar sonbahar havasının soğuğunda dedemin etrafında pusu kuruyorlar. Sabah namazının vakti girince dedem evinde Ezan-ı Muhammedî’yi okuyor. Komşulardan on bir kişi cemaat geliyor. Cemaatle sabah namazı kılınıyor. Nur Talebelerinin şimdiki okuduğu tesbihâtı aynen okuyor. “Fatiha” deyince jandarmalar hemen eve doluyor, cemaati ve okumaya gelen talebeleri, yazdıkları risâleleri, kalemleri, mürekkepleri topluyor.

On kadar cemaati ve namaza yetişen on beş kadar talebeyi Isparta’ya karakola götürüyorlar. Sadece beni küçük diye götürmediler. Bana sadece yarım sahife kadar Kur’ân okuttular. Çünkü ben dört yaşındaydım. Beni ‘Okuyabilir mi?’ diye denediler. Çok güzel Kur’ân okuyordum. Dedemleri aynı günde serbest bıraktılar. İnayet-i İlâhiye ve Hz. Üstad’ın duâsı bereketiyle mahkûm etmediler.

Üstad Savlılarla çok ilgilenirdi

Hz. Üstad’ın Savlıları sevdiğinin bir sebebi şudur: Savlılar, hizmetlere hiç engel olmamışlardır. En avâmı, en cahili dahi, hizmetlere yanaşmasa da, hizmet edenleri rahatsız etmemiştir. Üstad, Sav’ın avâmına havassına, âlimine cahiline, ihtiyarına gencine hep duâ etmiştir.

Hazret-i Üstad, Sav Köyü’nde geceleyerek hiç ikamet etmemiştir. Isparta’da ikamet ettiği 1953’lerden sonra Sav Köyü’ne defalarca ziyaretlerde bulunmuştur. Giderken yolda birini görse “Ben Sav’a ziyarete geliyordum. Sizi vekâlet ediyorum. Köyünüze benim selâmımı götürün, bana duâ etsinler” diyor. Köye ziyarete geldiğinde ise köy meydanına iniyor. Kadın-erkek hemen toplaşır, elini öpeceğiz diye izdiham olurdu. Hz. Üstad bundan rahatsız olurdu.

Sav’da teksir yapılan evin sahibi İbrahim Gül Amca hasta idi. Bir defasında hususan onu ziyarete gelmiştir. Hatta yanında Hüsrev Efendi de vardı. İbrahim Gül Amcanın evinin yakınına kadar gidiyor. Onu ziyaret ederek hastalığından dolayı tesellî verip duâ ediyor. İbrahim Gül Amca da bir hafta sonra vefat ediyor.

Hz. Üstad yine bir gün Marangoz Ahmed’in kabrini ziyaret etmeye birkaç talebesiyle geliyor. Kabrinin başında Sûre-i Âmme’yi ve birkaç tane de kısa sûrelerden okutup dinliyor. Kendisi duâsını yapıyor, kabristandan ayrılıyor.

Hz. Üstad, Sav’ı ziyaretlerinde hiç kimsenin evine çıkmamıştır. Sadece Hacı Hafız Mehmed’in torunu Ahmet Avşar’ın evine bir defacık çıkmıştır. Sebebi, Ahmet Avşar’ın “Üstadım, evimin üst katını dershane yaptım” demesidir. Dershane ve medreseye hürmeten Ahmet Avşar’ın evine gidiyor. On-on beş dakikalık zaman içerisinde Risâle-i Nur okutuyor, dinliyor ve sonra gidiyor.

Okunma Sayısı: 5580
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı