"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman’dan şefkat dersleri

Muzaffer KARAHİSAR
24 Ağustos 2021, Salı
Kâinattaki mevcudat ve mahlûkatta nizam, intizam içinde hikmetle devam edip giden faaliyetlerin her biri tevhid delilleri Rabbimizin varlığını ve birliğini işaret ederler. Her varlık kendine has lisanla Allah’ı zikir ve tesbih ettiğini Kur’ân âyetleri haber veriyor. “Hiçbir şey yoktur ki, O’nu övüp, O’nu tesbih etmesin.” (İsra Sûresi 44)

Kur’ân ve iman hizmetinde istihdam edilen Bediüzzaman, Cenab-ı Hakk’ın Rahim ve Hakîm ismine mazhar ve medar olmuştur. “Mesleğimizin esası şefkattir.” Hizmetin merkezinde, özünde şefkat olduğunu ifade etmiştir. “Hayvanların bütün envaı, beraber öyle bir lâ ilâhe illâ Hû deyip şehadet getiriyorlar…” hakikati üzerine hayvanlara olan şefkat ve merhameti her vesileyle ders verip göstermiş. Onun hayatında talebelerine, köylülere ve çobanlara hayvanlara nasıl davranması gerektiğini izah ve ikaz ettiğine dair hatıraları vardır. 

Av hayvanlarının, kuşların avlanmamasını; evcil hayvanların etlerinden yenmesini tavsiyeler etmiş. Ormanda yabanî meyvelerin vahşi hayvanların rızkı olduğundan insanların yememesi; bağlardan bahçelerden ihtiyacın karşılanmasını söylemiştir. Hayvanların aleyhinde konuşturmamış, gıybet ettirmemiştir. Yabanî hayvanların öldürülmesinin yanlış olduğunu anlatmıştır. Kuraklık olduğu zaman mahlûkat için yağmur duâları etmiş. Şefkat ve merhametinden kuşlara, karıncalara, kedilere, tavuklara vb. canlılara yiyecekler vermiştir.

“Molla Hamid Ağabey, Erek Dağı’nda Üstad’la beraber olduğu bir yaz günü gezerken gördüğü bir kertenkeleyi taşla öldürmüş. Üstad’a söyleyince çok üzülmüş ve sen kendi evini başına yıkmışsın, demiş. Üstad sorularla unutulmaz bir ders vermiş. O hayvan sana saldırdı mı? Elinden bir şeyini aldı mı? Senin mülkünde, tarlanda mı geziyordu? O hayvanın rızkını sen mi veriyorsun? Onu sen mi halk ettin? Bu hayvanların ne için yaratıldıklarını, yani yaratılış vazifelerini biliyor musun? Bu hayvanı yaratan Hâlık, onu senin öldürmen için mi yaratmış? Öyleyse sana kim öldür dedi? Evet, bu hayvanların yaradılış hikmetleri saymakla bitmez. Sen onu öldürmekle hata etmişsin.” Peşpeşe gelen sorularla unutulmaz bir hakikat dersi vermiştir.

“Çam Dağı’nda, yüksek bir tepede, büyük bir çam ağacının tepesinde bir menzilde” yalnız bulunduğu zaman talebelerine yazdığı mektupta: “İnsten tevahhuş ve vuhuşa ünsiyet ettim.” İnsanlardan uzaklarda yabanî, vahşilerle dostluklar kurmuş… 

“Mustafa Çavuş, (Güvenç) Bediüzzaman’ın gezilerine de katılmıştır. Bir gün Üstadıyla birlikte Çam Dağı’ndan Barla’ya dönerken, kuşların ve büyük bir kartalın kanat çırparak Üstadı yolcu ettiklerini, Üstadın da onlara mendil sallayarak selâmlaştıklarını, kuşların Çam Dağı’ndan tâ Barla yakınlarına kadar kendilerini takip ettiklerini anlatır. Bunları anlatırken Çanakkale gazisi Mustafa Çavuş’un, rikkate gelerek gözleri yaşla dolardı.” (N. Şahiner, Son Şahitler)

Barla seyahatimizde Mustafa Karatuğ anlatmıştı: “Babam Süleyman Karatuğ, doksan bir yaşında. Eskiden çobanlık yapardı. Barla’nın üst tarafındaki şu (eliyle göstererek) patika yoldan Bediüzzaman Çam Dağı’na giderken babama selâm verip tavsiyelerde bulunurmuş. “Doğru ol, harama tevessül etme, hayvanları kesinlikle susuz bırakma, namazını kaçırma.” dermiş. Babam yaşlı olmasına rağmen hiç namazını aksatmaz. Babama kendi eliyle yaptığı kahveyi ikram ettiği de olmuş. Bana duâ etmiş olmalı ki küçüklüğümde hafızlığımı bitirdim. Babam keçilerden süt götüreceği zaman oğlağı olan keçiden değil de, yavrusu ölmüş olan keçinin sütünden istermiş, karşılığını da verirmiş.”

Nur Postası İslâmköylü Abdullah Çavuş (Kula) merhum Hafız Ali’nin akrabası, komşusu, Kur’ân hizmetinde vekili, varisi olma iltifatına mazhar olmuş, Denizli hapsinde yatmış bahtiyarlardandır. Yeğeni Mahmut Kula, bir hatırasını Ömer Özcan’a şöyle anlatmış: 

“Daha önce konuştuğumuz gibi Abdullah amcam akşam İslâmköy’den Risaleleri heybeye koyarak sabaha doğru Barla’ya gider, sabah namazını Üstad Hazretleri ile eda ettikten sonra dinlenmeye çekilirmiş. O günlerde Üstad Hazretleri Abdullah amcama kalem büyüklüğünde bir ağaç dalı vererek, “Abdullah hayvana vurma, al bunu buraya gelirken bununla dokun hayvana, o gelir” demiş. Annemden tekrar teyit aldım. Vefatına kadar o dalı hep cebinde gezdirmiş. Çocuklarına sordum nerede olduğunu bilmiyorlar şimdi…”

Bediüzzaman, kendine kötülük yapan, iftira ile hapse atan, zehirleyen, zulmeden zalimlerin evindeki masumları düşünerek bedduâ etmekten imtina etmiş. Onların ıslahı ve Nurlar’la imanını kurtarmaları için duâ eden asrın müçtehidi ve mehdisidir. Onun rahle-i tedrisinden geçen idam mahkûmları tahtakurularını öldürmekten çekinmişler. 

Bediüzzaman gibi bir iyilik meleğinin şefkatte nihayet sınırlarını idrakimiz almaz. 

Çünkü o, hakikat dersini, Kur’ân’ın ulvî hakikatlerinden ve Fahr-i Âlem Peygamber Efendimiz’in (asm) hayatından almıştır.

Okunma Sayısı: 2668
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı