"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kırk kör keçi (1)

Nahit TOPALOĞLU
10 Mayıs 2025, Cumartesi
Risâle-i Nurların nüsha birliğine kavuşması maalesef hâlen tahakkuk etmemiş bir hasrettir.

Gönül ister ki nerede bir Risâle elimize alsak, aynı sayfada, aynı metin, aynı imlâ ile çıksın karşımıza. Daha da mühimi aynı satırdan herkes aynı mânâyı ders alsın; ihtilaflar olmasın. Fakat vâ esefâ!

Metinleri aynı şekilde anlamak, yorumlamak mümkün olmadığı gibi, şeklen nüsha/metin birlikteliğini olsun temin dahi maalesef kuvveden fiile çıkabilmiş değildir.

Şahsen fakiri en çok rahatsız eden “nüsha-metin” ihtilaflarının başında “pot kırmak/put kırmak” meselesi gelmekte.

Yeni Asya dışındaki diğer basımlarda Üstada –maalesef– ittifakla “pot” kırdırmışlar.   

“Riyâset-i şahsiyyenin kat’iyyen aleyhindeyim; reisimiz hükümettir” diyen  Üstada rağmen, tek adam sevicisi olmuş kardeşlerin, Osmanlıca yazımı “pot/put” diye iki farklı şekilde okumaya müsait olan bir kelimeyi ısrarla ters değerlendirip Üstadlarına pot kırdırmaktan âdetâ zevk almaları, bu düşünceyi doğrulamak için de kırk dereden su getiren yazılar neşretmeleri pek acip değil midir?

“Hem Ankara'da divan-ı riyâsetinde pek çok meb'uslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddet ile divan-ı riyâsetine girip, bana karşı bağırarak: ‘Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dâir şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin.’ Ben de onun hiddetine karşı dedim: ‘Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur.’ Dehşetli bir pot [put] kırdım. Hazır meb'us  dostlarım telaş ettikleri ve herhâlde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada, bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, âdeta dehşetli bir kuvveti ve hakikatı hissedip geri çekilmesi, ikinci gün hususî riyâset odasında: Hücumât-ı Sitte’nin Birinci Desîse içinde bulunan ‘Meselâ: Ayasofya Câmii ehl-i fazl ve kemalden ilâ âhir...’ cümlesinden başlayan, tâ İkinci Desîse’ye kadar, bir saat tamamen ona söyledim. Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim hâlde bana ilişmemesi, hattâ taltifime çok çalışması, kat'iyyen bu üç cebbar fevkalâde kumandanların bu üç acib hâletleri, âdeta Eski Said'den korkmaları, şübhesiz ki Risâle-i Nur'un, ileride kahraman şâkirdlerin şahs-ı mânevîsinin hârika bir kuvveti ve Risâle-i Nur'un parlak bir kerametidir.” (Emirdağ 1. s. 284)

Riyâset-i şahsiyye meftunu kardeşlerimiz maalesef Üstada pot kırdırmaya el’an devam etmekteler! 

Kelimenin yazımı (imlâsı) elbette mühimdir. Fakat bir metinde nihâî hüküm kelimenin nasıl yazıldığına göre değil, anlama göre verilir.

Yazım ihtilaflarında “mânâ” en önemli kıstastır.

Sonu yarın

Okunma Sayısı: 253
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S. Aslan

    10.5.2025 00:13:29

    Elhamdülillah Üstadımız put kırmıştır, vesselâm...

  • Abdullah

    10.5.2025 00:13:15

    Nüsha birliği,orijinal külliyatın basımıyla an cak ortaya çıkar.Bu kül liyat ortaya çıkarsa nüsha birliğinin sağlan ması kolay olur.Cesa ret edip basmak isti yen olursa o nüsha pi yasada var.Ayrıca ma kam yerleştirmeli kül liyata da ihtiyaç var. Onunda tanzim şekli var.Risale-i Nur'a has bir hat var.Eğer o hat keşfedilse ve ona göre külliyat yazılsa; tamamı tevafukludur. Harika tanzimleri var.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı