Memleketimizin bir köyünde yaşayan orta yaşlı amcamız kendi diktiği kavak ağaçlarının arasında, tarlalarında gezinmeyi çok severmiş.
Hiç kıyamadığı ve her gün silip tozunu aldığı motosikletiyle gezmek de ayrı bir ilgi alanıymış.
Geçmişte hanımıyla birlikte hacca gittiğinden, yakın zamanda da umreye gitmeye pek hevesliymiş. Fakat mallarından satmaya kıyamıyor, oğullarının umre masrafını karşılamalarını bekleyip duruyormuş.
Büyük oğlu ailesiyle birlikte yıllık izinlerinde köye aile ziyaretine gelmiş. Gelini Emine Hanım kayınpederine; “babacığım, onca malın mülkün var, tarla bahçe ne istersen sat, umreye git, yanına arkadaş da katabilirsin, durumun müsait.. Ahirete göçüp gittiğinde evlâtlar senin satmaya kıyamadıklarına kıyıp satıp harcarlar, sen gidemediğinle kalırsın.” der. Aradan çok geçmeden ahirete intikal eder. Parıldayan motosiklet kenarda paslanarak hüzünlü beklerken başka ellere satılır. Mal-mülk çocuklar arasında pay edilir sonradan da yok pahasına satılır. Ve amcamız mukaddes topraklara gidemediğiyle kalır.