Geçen yazımızda1 belirttiğimiz hadiste; Zeyd İbni Erkam (ra)'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’ân’dır. Ona yapışın ve sımsıkı sarılın! Size bir de Ehl-i beyt’imi bırakıyorum. Allah’dan korkun da Ehl-i beyt’ime saygılı davranın! Allah’tan korkun ve Ehl-i beyt’ime saygılı davranın!" (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 36)
O yazımızda ehl-i beyt ile meşveret-şura ilişkisini anlatmaya çalışmıştık. Bu çalışmamızda ise konumuz, “ insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’ân” olacak.
Peygamber’imiz(asm) cümlenin devamında, “Ona (Kur’ân’a)yapışın ve sımsıkı sarılın!” demiştir.
Burada Peygamber Efendimiz (asm), Kur’ân-ı Kerîm gibi bir rehberden mahrum olan insanlığın, karanlıklar içinde kalacağını ve nereye gideceğini bilemeyen bir toplum haline geleceğini ifade ediyor diye anlayabiliriz.
Onun için, Allah, rahmeti gereği böyle toplumların yolunu aydınlatmak için onlara bir aydınlatma vesilesi olarak Kur’ân-ı Kerîm’i gönderdiğini ortaya koyuyor.
Bir başka rivayete göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Kur’ân-ı Kerîm’den bahsederken: “O Allah’ın ipidir. Ona yapışan doğru yolu bulur. Onu bırakan da yolunu sapıtır” (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 37) buyurmuştur.
Doğru yolu bulmak ve hedefe varmak için insanların Kur’an’a sımsıkı sarılması gerektiği ortaya çıkıyor.
Başka bir hadisinde ise, “Kur’ân’a sımsıkı sarılın. Onu önder ve rehber edinin. Çünkü o âlemlerin Rabbi olan Allah’ın kelâmıdır. Ondan gelmiş ve Ona dönecektir.”2
Üstad Bediüzzaman, 25. Söz, Mukaddeme’de Kur’anı tarifini şöyle yapıyor; “On Dokuzuncu Sözde beyan edildiği ve sair Sözlerde ispat edildiği gibi, Kur'ân, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
· ve âyât-ı tekvîniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,
· ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,
· ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı,
· ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı, ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı, ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi,
· ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi, ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası, ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, burhan-ı kàtıı, tercüman-ı sâtıı ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi, ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası, ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi, ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi, ve insana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua,· hem bir kitab-ı hikmet,· hem bir kitab-ı ubûdiyet,· hem bir kitab-ı emir ve davet,· hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi' bir kitab-ı mukaddestir...”
Ona(Kur’ân’a)sımsıkı sarılanlar, yani hayatlarını ona ve onun prensiplerine göre programlayanlar güçlenirler; ilerlemeye ve yükselmeye devam ederler. Onu ellerinden bırakanlar veya Kur’ân ipine tutunduklarını sanıp ellerini gevşetenler, ilerlemek bir yana, yerlerinde bile saymaz, uçurumdan aşağı hızla yuvarlanırlar. İlâhî emânete sahip çıkmamanın cezasını pek acı şekilde öderler. Özetle, Kur’ân’a sarılan Müslümanlar yükselmeye devam eder. Kur’ân’a uygun yaşamayanlar perişan bir hayat sürerler.
Dipnotlar:
1- https://www.yeniasya.com.tr/m-fahri-utkan/ehl-i-beyt-ve-sura-1_616940
2- Camiü’s-Sağir, No: 2695