Her İslâm ülkesi, İttihad-ı İslâm’a açılan bir fikir penceresini daha aralıyor. Katar, “Bir göz bir göze rekabet etmez” hakikatini hatırlatan bir seyahat medresesi oldu.
GEZİ: KATAR NOTLARI
NURENDA COŞKUN
[email protected]
Her bir İslâm ülkesi, İttihad-ı İslâm’a açılan fikir pencerelerime bir yenisini daha ekliyor. İslâm ülkelerinin her birinin büyük bir vücudun azaları olması hasiyetiyle nazarım “Bir göz bir göze rekabet etmez” hakikati ile şekilleniyor. Seyahat bir medreseye dönüşüveriyor. Her ülke, İslâm’ın ve İslâm hakikatlerinin bir azası hükmüne geçiyor. Nazarımızı zulmetten ve bedbinlikten koruyan Allah’a hamd olsun.

Katar’dan İslâm’a bakmak
Seyahat rotasına yine bir körfez ülkesi ile devam etmek istedim. Âlem-i İslâm’ın iki-üç milyonluk, zengin ülkesi Katar... Zihnim ısrarla İslâm’ı bir yere, bir konuma, bir görüntüye hapsetmeye çalışıyor. Bu kadar evrensel ve her sınıfa her tabakaya her zümreye hitap eden hatta beşerin umumuna saadeti temin eden bir din olan İslâmiyet’i yıllarca “İslâm fakirliktir, geri kalmışlıktır, terakkiye engeldir, medenî değildir” gibi girdilerle kafamıza işledikleri için bu tortuları temizlemek kolay olmuyor elbette. Aklıma Bediüzzaman’ın şu satırları geliyor.
Ey insafsızlar! Umum âlemi yutacak, birleştirecek, besleyecek, ziyalandıracak bir istidatta olan hakikat-ı İslâmiyet’i nasıl dar buldunuz ki, fukaraya ve mutaassıp bazı hocalara tahsis edip, yarı ehlini dışarıya atmak istiyorsunuz. 1

Zenginlik imtihanı
İslâm’ı, Resulullah’ın (asm) hayatından uzaklaştıran her nevi anlayış bizi hayatın gerçekliğinden ve İslâm’ın hayata dokunan yönlerinden mahrum bırakıyor. İslâm’ı kafamızda bir yere hapsediyoruz. Bu algıları yıkmak ve dinî hayatın tam merkezine almak, bakışı bu merkeze göre şekillendirmek çok önemli. Yoksa her şeyin murdar olanına bakan, gören ve hayatı azaba çeviren meş’um bir alete sahip olmuş oluruz. Zengin olmak bir Müslümana yakışır ve yakışmalı. Zillet ise kâfirin malı. Lâkin bu zenginlik “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne” veya “Sen çalış ben yiyeyim” gibi canavarcasına bir zenginliğe dönüştüyse işte İslâm bu zenginliği kabul etmez. Daha önce gezdiğim İslâm ülkelerindeki fakirlik ve sefaleti göz önünde bulundurunca, Katar benim için zenginlik noktasında bir numune-i imtisal oldu. Elbette ülkenin siyasî ve politik duruşunu bilemem. Fakat bir ülkenin zengin oluşunun o ülkeyi sosyal ve kültürel yönden farklı bir noktaya taşıdığı kesin.
Nizam ve intizam
İnsaniyete yakışır bir temizlik göze çarpıyor Katar’da. Sokaklar nizamlı, temiz ve güzel. Göze kötü görünen hiçbir yapı, bina vs. yok. Ülke dört mevsim sıcak, bu yüzden her mevsimde turist oluyor. Ülkenin güzel oluşu, turistlere karşı da güzel bir temsiliyet oluyor. Sonuçta bu ülkeler İslâm ile ilişkilendiriliyor ve İslâm ülkelerini pespaye bir halde bulmak zihinlerde İslâm’ı antipatik kılabiliyor.

Katar’da görünen temizlik
Ülkede hizmet sektörü çok gelişmiş. Katar’da, Katarlıdan ziyade Hindistan, Pakistan, Bangladeşli ve oraya çalışmak için gelmiş insan nüfusu daha fazla. Şehrin bu kadar düzenli ve temiz olmasının en önemli sebeplerinden biri her yerde temizlik görevlilerinin bulunması. 2022 Dünya Kupasından kalma boş statlar dahi âtıl değil ve sürekli temizleniyor, bakılıyor. Neredeyse her yüz metrede bir, görevli veya bir temizlikçi var ve böyle bir ülkede yerde çöp, sigara izmariti, vs. olması imkânsız. Sigara demişken Arap ülkelerinde sigara, Türkiye’deki gibi yaygın değil. Seyahat boyunca sokakta sigara içen bir insana hiç rastlamadım diyebilirim.
Katar sefahat yeri olmasın
İslâm ülkeleri içerisinde Katar Dünya Kupası doğru bir seçim olmuş. Fakat zengin İslâm ülkelerinin, Batı’nın heva ve hevesine hizmet etmeleri ve bazısının adeta doğudaki bir eğlence ve sefahat yerine dönüşmesi üzücü. Bu temsiliyet, İslâm’a yakışır bir ciddiyet ve vakar ile birleşse çok farklı bir tesiriyetinin olacağından eminim.
İnci avcılığı
Katar, tarihte İnci avcılığı ve deniz ticareti ile ünlü olmuş bir yer. Ülkenin çeşitli yerlerinde inci heykelleri ve figürleri var. 1940’dan sonra bölgede petrol bulunup çıkarılmaya başlanınca Katar hızla zenginleşmiş. Yetmişlerde de bağımsızlığını kazanmış. Al Sani ailesinin ülkenin modernleşmesinde ve şimdiki görünümünde büyük payı var. Ülkede çıkarılan gaz ve petrolün, bu kadar kısa zamanda ülkeyi dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline getirmesi de ilginç.
Modern bir mimarî hâkim
Ülkede dikey mimarî hâkim, ışık yoğunluğu çok fazla, Doha’dan perifer yerleşim yerlerine gidildikçe malikaneler başlıyor. Şehir merkezi daha çok otel ve iş merkezleri, finans departmanları ile dolu. Bana ilginç gelen, İnci Adası (Pearl Island) dedikleri kısım. Burası ülkenin en güzel ve gösterişli yeri olabilir. Ancak şehrin bu bölgesi Avrupalılara mesken olarak ayrılmış gibi adeta. Sokak ve parklarında Avrupalı aileler sayıca çoğunlukta, adeta Avrupa’da herhangi bir yerde geziyormuşum gibi hissettirdi bize. İnci Adasına, bizdeki Ortaköy Mecidiye Cami’ne çok benzer bir planı olan Hamed bin Casim Camii yaptırılmış. Mimarı Türk olan bu cami, şehrin diğer camileri gibi güzel, temiz ve gösterişli.
Katar’da Gazzeyi görmek
Doha’nın finans bölgesi olan West Bay ile İnci Adası arasında Katara denilen bir kültür köyü yapmışlar. Katar’daki kültür, sanat, tarih, eğlence faaliyetlerin bir arada olduğu kültürel bir merkez, Katara. Burada geleneksel ve modern mimarinin bir arada olduğu etkinlik alanları, tesisler bulunuyor. Katar’da gezerken Gazze ile alakalı bir fotoğraf sergisine denk geldik. Lüks ve şatafatın ortasında, Gazzeli çocukların ve insanların hayat kesitlerinin fotoğrafları “We Are Gaza” adıyla sergileniyor. İronik bir tablo tabiî ki ancak yine de diğer Arap ülkelerindeki tepkisizliğe kıyasla Katar’da bu kadarını görmek bile iyi geldi. Yine buradaki bir camide İslâm’ı tanıtıcı broşürlerin arasında, Tabiat Risalesinin çeşitli dillerdeki versiyonunu görünce küfrün belini kıran bu Risalenin, İslâm âlemi içerisinde tek ve eşsiz nitelikte bir eser olduğunu bir kere daha görmüş olduk. Risale-i Nur sadece Türkiye’nin değil, âlem-i İslâm’ın hatta dinsizlikle savaş veren her dinin malı olmuştur, olması gerekmektedir.
Gündüzler sakin, geceler hareketli
Her Arap ülkesinde olduğu gibi burada da sıcaktan dolayı gündüzler sakin, geceler aktif ve hareketli. West Bay denilen otel ve iş merkezlerinin olduğu kısımdan “Corniche” dedikleri bir sahil kordonu yoluyla “Souq” yani çarşı kısmına geçiliyor. Burada Irak’taki tarihî Samarra Ulu Cami’nin minaresinden ilham alınarak yapılmış spiral şekilli minaresi olan Al Fanar Cami var. Bu cami de sadece bir ibadethane değil, İslâm’ı tanıtma, yeni Müslüman olmuş insanlara dini anlatma, Arapça dil eğitimleri, Kur’an ve hadis öğretim programları gibi çeşitli rolleri olan bir merkez görevi görüyor. Ülke, Dünya Kupası’ndan sonra dikkatleri üzerine fazlasıyla çekti ve sürekli yabancı turist ağırlayan bir pozisyonda. Bu yüzden tebliğ ve tanıtım faaliyetlerine önem veriliyor.
Çok kültürlü ve güvenli
Çok fazla göçmen nüfusun olması, ülkeyi çok kültürlü bir hale getirmiş. Çarşıda Arap mutfağı yanında Güney Asya mutfağı da çok fazla. Ülke çok fazla göç almasına rağmen düzen, temizlik, güvenlik bozulmayacak şekilde bir istihdam sağlanmış olması dikkate değer gerçekten. Kontrolsüz büyüyen bir şehir yapısı, gecekondulaşma, asayiş problemleri, vs. görmüyorsunuz. Hatta Doha dünyanın en güvenli üç şehrinden birisi. Bir ülkenin göç almasından daha da önemli olan göç aldığı kitleyi nasıl yönettiğidir. Katar, bu noktada güzel bir örnek olmuş.
AVM sayısı çok fazla
Doha’da AVM’ler çok fazla hatta bu kadar az nüfusa bu kadar çok AVM neden diye düşünüyor insan. Muhtemelen hava çok sıcak olduğu için insanların sosyalleşme, çarşıda gezme, dışarıya çıkma ihtiyaçlarını dondurucu soğuk bir klima sistemine sahip bu AVM’ler karşılıyor. Arap ülkelerinin genelinde böyle bir durum mevcut. Hava aşırı sıcak, fakat AVM’ler mont giyilecek soğuklukta.
Katar halkının giyim tarzı
Genç yaşlı fark etmez, erkekler uzun beyaz “thawb” dedikleri elbiseden giyiyor. Kadınlar ise siyah ferace giyiyor fakat bu ferace “tesettür” manasından öte kültürel bir kıyafet çünkü ferace giyip başının yarısını açık bırakan ya da tırnakları ojeli olan çok kadın gördüm. Yine de kendi kültürel kimliklerini korumaları ve batının sefahat kıyafetlerine bulaşmamaları önemli bir nokta.

Çöl safarisi
Ülkenin daha güney kısımlarında “Khor Al Adaid” denilen iç denizin çöl ile birleştiği bir mevki buluyor. Dünyada, denizin direk çöl ile buluştuğu nadir yerlerden biri. Denizin etrafının çöl ve kum tepeleri olması orayı çöl safarisine uygun hale getirmiş. Deve turları, at turları, ATV ve 4x4 araçlarla safariler yapılabiliyor. Buralarda da yine Hint, Bangladeş, Sudanlılar hizmet veriyor. Yine safari molalarında “Karak” denilen ve körfez ülkelerinde ünlü olan çaydan içebiliyorsunuz. Bu çay, sütlü ve baharatlı bir çay. Hindistan’daki “Masala chai” nin körfez ülkelerine uyarlanmış hali. İçinde siyah çay, süt, şeker, kakule, karanfil ya da safran bulunuyor.

Şahin hastanesi
Katar’da şahin yetiştiriciliği de kültürün bir parçası. Şahinler özellikle avcılık için kullanılıyormuş eski zamanlarda, şu an için ise bir prestij sayılıyor, Katar’da şahin hastanesi bile mevcut. Yine birçok logo ve amblemde kullanılan Arap antilobu(oryx) da buraya ait ve dayanıklı bir çöl hayvanı.
Tüketimle sınanan toplum
Bir gezide maddî veri ve çıktılardan daha önemli olan manevî kazanımlar ve bâkî meyveler. Önemli olan hangi nazarla bakıldığı. Netice olarak, Katar geçmişine sahip çıkmış ve geleceği ıskalamamış bir ülke. Fakat bu kadar zenginlik, bir ülkeyi ister istemez tüketim odaklı bir toplum haline getiriyor. Asır insanının çoğu tüketim odaklı olsa da fıtrat üretime meyyal bir yapıda. Zekâtın önemi burada ortaya çıkıyor. Işıl ışıl dünyanın ardında ülkesinden kopup gelmiş insanların hayatı ıskalanıyor. Bir gün dünyada denge tersine dönecek olursa, tüketim odaklı ülkelerin hezimete uğrayacağı muhakkak. Bu yüzden özellikle İslâm ülkelerinde, bu zenginliği İslâmî bir anlayış ve ahlâkla yönetmek çok mühim.
Dipnot:
1- Said Nursî, Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 192.