Eğitimin alfabesi öğrenme ile başlar. Öğrenme; bilgi sahibi olmakla, sahibi olunan bilgiyi benimsemekle ve benimsenen bilgiyi yerinde, zamanında ve yeterli düzeyde kullanmakla gerçekleşen bir süreçtir.
Bu süreç gerçek anlamda tamamlanmadıkça; eğitim ve öğrenme istenilen sonucu vermez.
Eğitimin en temel amacı nitelikli insan yetiştirmektir. Nitelikli insan; öğrenme isteği ile okuyan, okuduğunu anlayan ve anladığını yaşayandır. “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” İnsan iyilikte ve kötülükte potansiyeli yüksek biyopsikososyal bir varlıktır. Ondandır ki hiç kimsenin eğitimsizlik hürriyeti yoktur. Yeterli seviyede terbiyeden nasibini almayanlar potansiyel birer tehlikedir. Günümüzde yaşadığımız gerçeklik tam da budur.
Eğitim konusu toplumumuzda çokça tartışılan bir olay ve olgudur. Ne yazık ki biz bu olay ve olgunun niteliğinden çok niceliğine takılıp kalıyoruz. Bu nicelikler okutulan derslerin çokluğu, eğitim yıl süresidir. Şüphesiz istenilen niteliklerin gerçekleşmesinde nicelik gereklidir. İstenilen davranışlar belli süre ve tekrarlardan kazanılır. Ancak bunun bir sınırı olmalıdır. “Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur” kabilinden olmamalıdır. Okutulan derslerin bir okutulma sebebi vardır. Her dersin felsefesini, amacını öğrenciye hissettirmek gereklidir. Bu gaye öğrencinin ihtiyacına yönelik olmalıdır. Bir ihtiyacın şiddeti öğrenmeyi hızlandırır. Baş döndürücü bir hızla yaşanan teknolojik gelişme öğrenmeyi kolaylaştırmaktadır. Esas olan bu teknolojiden yeterli düzeyde faydalanmaktır.
Hiçbir insan mekanik bir robot değildir. Her insanın duyguları, düşünceleri, hayalleri, umutları, istekleri vardır. İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel farklılıkları hedef koyabilmek, hayal kurabilmek, hedef seçmek, hedefe yönelik çalışma sürecini gerçekleştirmektir. Bu sürecin başında mutluluk yer almalıdır. İnsanlara ilk öğretilmesi gereken ders mutluluktur. Mutluluk; yaratılış amacına uygun değerlerin kazanılması ve duyguların yönetilmesidir.
Bilinmesi gereken en temel değer, her birimizin tercih sonucu kâinatta var olmasıdır. Bu tercih yaratıcının tercihidir. Ondandır ki her insan değerlidir ve sevgilidir. Fakat kaç kişi bu tercihin farkındadır? Kaç kişi sevgili olmanın farkında olup mukabelede bulunabilmektedir? Bir “an” da olsa bu farkındalık mutluluk için yeterli bir sebeptir. Ayrıca mutluluk için; her insanın bir amacının olması, umutları olması, bir işi olması ve sevecek bir şeyinin olmasıdır. O halde eğitime düşen ilk iş insana kendini tanıtmaktır. Bu tanıtımın amacı da insanın ilgileri, yetenekleri, kapasitesi, var oluş misyonu için kendini gerçekleştirecek, katma değer ortaya koyabilecek bir meslek seçerek; o alanda bir ürün ortaya koymasıdır. Okullara düşen önemli görev kişileri yönlendirmek ve gelişimlerini tamamlamada gerekli desteği sağlamaktır.
Bütün bunlarla birlikte, söz dönüp dolaşıp eğitim programı konusuna gelmektedir. Sistem yaklaşımına göre eğitim yapılandırılmalıdır.
Bu yapılandırmada temel özne hayata hazırlanacak öğrenci olmalıdır. Bu öğrencilere millî ve evrensel değerlerle donanacak davranışlar kazandırmadır. Millî değerler derken; kendine, ailesine ve ülkesine olacak katma değerlerdir. Evrensel değerler derken; bilimsel alanda dünya ülkesinde etkin bir fert olma halidir. İletişim becerisi için yeterli dil bilgisine sahip olma, bilişsel gelişimini sağlama ve eleştirel bakış açısına sahip olma esas alınarak eğitim programı yapılandırılmalıdır.