Son günlerin askıda ekmek güncel polemiğinin benim âlemime yansıyan ve şuurlu imân hizmeti yolcularının, dünyalarında ma’kes bulacağını ümit ettiğim bir tefekkürümü paylaşmak istiyorum.
Tâ çocukluğuma uzanan; toplumda gözlemlediğim bir realiteyi ki, şu sembol örneklemeler bunu ifade ediyor. “Şark kurnazlığı” veya -hakiki, nezih köylümüzü tenzih ederek söylüyorum- “Saf köylü kurnazlığına yatan” bir kısım “avamî” insanlara, memleket meseleleriyle ilgili fikri sorulduğunda; hep şu cevabı hatırlarız: “Abi ben ekmek partisindenim.” Bu aslında, güçten ve güçlüden yana olan, öncelikle yaşadığı istibdat uygulamaları sonucu, öz güvenden mahrum, riyaya ve tabasbusa alıştırılmış bir karakterin yansıması ve aynı zamanda bariz bir şark kurnazlığı.
Bir diğer insan modelimiz, yine istibdadın ürünü: Memleket meselelerine, gerçek problemlere vâkıf, az çok belli bir eğitim seviyesinde, hatta topluma yön vermeye çalışan toplum önderleri konumundaki insanlar. Ancak, bu grub insanlar da; hakikatları ifade etmek ve hakkın yanında olmak yerine, makam hırsı, şöhret ve benzeri insanî zaafların esiri olarak, yine hep duyduğumuz şu mazerete sığınırlar; “vîrân olası hânede evlâd’ü iyâl var” der ve işime, gücüme, kasama, keseme bir halel gelmesin diye hakikatı söyleyemez.
Bunun sonucu, birbirini besleyen bu iki damar; yani zulüm dağıtan bir idare ve ona zaaflarından ötürü teşne bu iki insan modeli ile problemler katlanarak devam eder gider. Ama sonuç çok dramatik ve hazindir; ‘ekmek’ diyen birinci sınıf insan da, ‘makam ve menfaat’ diyen ikinci sınıf insan modeli de, imanın bir hassası olan ve halis bir tevhidin tezahürü olan imanın gereği, hürriyetine sahip çıkmadığı için “askıda ekmeğe” muhtaç bir hale gelir.
Bu da kaderin garip bir tecellisidir ki, beşer, hırs ve zillet sebebiyle maksadının aksiyle tokat yemektedir.
Güncel ekmek polemiğinin; iman ve tefekkür pencereme benim açımdan yansıyan budur, vesselâm...