Bu asrın en mühim fitnelerinden biri de, algı operasyonlarıdır. Dinsizlik bir şekilde farklı varyasyonlarla İslâm kültürünü dejenere etmiş, kudsî makamları da yaralamıştır.
Evliya, müceddid, mehdi kavramlarına bir elbise giydirilmiş; ya muhal bir tarzda beklenilmiş ya da içi boşaltılmıştır. Elâlem din adamını her alanda yüceltmişken, biz hocalarımızla alay etmişiz Yeşilçam filmleriyle...
Hatırlarsak; Ümraniye Müftüsü ve İstanbul milletvekili Hasan Mezarcı’ya Hollywood filmlerini aratmayacak bir mizansenle; güya! Peygamberlik elbisesi giydirmiş, Hz. İsa (as) diye basın ordusuyla Türkiye’ye göndermişlerdi. Vazifesi bitince de hafızalardan sildiler.
Gaye neydi? Hz. İsa’nın (as) ahirzamanda geliş vaadini doğmadan öldürmekti.
Üstad Hazretleri’ni kendisini mehdi ilân etmesi için çok uğraştılar. Kaldı ki, ilân etmesi durumunda talebelerin buna hazır olduğunu da biliyorlardı. Gaye aynıydı. Bu dâvâyı çürütmek ve ahirzaman yol haritasını ortadan kaldırmaktı.
Gerçekten, biz Barla’da gelseydik, hoca dedikleri garip kıyafetli zâtı; bir köy hocasından belki biraz daha bilgili biri olarak mı bakardık, yoksa bu asrı ve gelecek asırların irşâd edicisi kulağıyla mı dinlerdik?
Müşkil bir soru, çünkü, “Şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerait-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inayet inkısam etmiştir. Zihinler maneviyata karşı yabanileşmiştir.” Hâl böyle olunca büyükler çook gerilerde kalmıştır. Mehdi-Süfyan ütopiktir, Kaf dağının ardındadır.
Peki, ahirzaman fitnelerini ve Deccal’i, Kur’ân ve sünnet ışığında âlem-i İslâma göstermiş mi?
Evet.
“Kim derse ki ben mehdiyim o mehdi değildir, kim derse ki bu Deccaldir, o Mehdidir.”
BÜRHAN İÇİN BEDİÜZZAMAN
Yahudiler Almanya’da toplanıp komünist komitesini kurarak dünyaya inkâr-ı uluhiyeti belâ etmişler mi? Evet.
“Tabiat Risalesi” inkârın muhal ve imkânsız olduğunu Risale-i Nur âleme ispat etmiş mi?
Evet.
Belki bin seneden beri birikerek gelen, bozucu âletlerle kalpler yaralanmış mı? Fikirler, özellikle avâm-ı mü’minînin istinadgâhları olan İslâmî esaslar ve cereyanlar ve şeairler kırılmış, vicdanlar bozulmaya yüz tutmuş mu?
Evet.
“Elbette böyle küllî ve dehşetli tahribata ve rahnelere ve yaralara, hakkalyakîn derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerreb ilâçlar ve hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki; bu zamanda Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın i’caz-ı manevîsinden çıkan Risale-i Nur” o vazifeyi görmüş mü?
Evet.
Düşünün ki, bir İslâm memleketinde; hilâfet gitmiş, ezan susmuş, bin yıllık İslâm alfabesi yasaklanmış, İslâmın dayanağı olan tekkeler, zaviyeler ve medreseler kapatılmış mı?
Evet.
Gelen dinsizlikle, bavulunu toplayıp memleketi terk etmelere varacak kadar yeis içinde olan bu millete mukavemet edecek bir iman lâzım mı?
Evet.
“Risale-i Nur bu vazifeyi; en dehşetli bir zamanda ve en lüzumlu ve nazik bir vakitte, herkesin anlayacağı bir tarzda, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyenin en derin ve en gizlilerini gayet kuvvetli bürhanlar ile isbat ederek, o iman-ı tahkikîyi taşıyan hâlis ve sadık şakirdleri... Mü’minlerin manevî birer nokta-i istinadı olarak, bilinmedikleri ve görünmedikleri ve görüşülmedikleri halde, kuvve-i maneviye-i itikadları cesur birer zabit gibi, kuvve-i maneviyeyi ehl-i imanın kalblerine verip, mü’minlere manen mukavemet ve cesaret” vermişler mi?
Evet.
DÂVÂ İÇİN BEDİÜZZAMAN
Bu evetler ışığında imanım tutuşmuş yanıyorken...
Herkesin susturulduğu ya da nemelâzım dendiği bir hengâmda; o yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşan ve bu uğurda “Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennem’in alevleri içinde yanmağa razıyım.” diyen bir Üstad’a “Keçeli” olmak (kabul edilirse) bir şeref değil midir?
Zübeyir Ağabeyin şu müdafaatı başka söz bırakmıyor:
“Risale-i Nur’a safdilane inanmamışım. Otuz üç âyât-ı Kur’âniye ve Hazret-i Ali (ra) ve Abdülkàdir-i Geylanî Hazretleri (ra), Risale-i Nur’un te’lif edilip bu asırdaki insanları irşad edeceğini gaybî bir surette bildiriyorlar.”
Vefatının 56. sene-i devriyesi münasebetiyle rahmet, minnet ve şükrânla yâd ediyoruz.
Teşekkürler Bediüzzaman (ra)...
Neden hep Risale-i Nur okunmakta?
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/neden-hep-risale-i-nur-okunmakta_368227
Kur'an-ı Hakim'in hakikatli tefsiri Risale-i Nur’u okuma metodu, yine Risale-i Nur’da
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kur-an-i-hakim-in-hakikatli-tefsiri-risale-i-nur-u-okuma-metodu-yine-risale-i-nur-da_370308
Risale-i Nur’dan başka eserleri okumak
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/risale-i-nur-dan-baska-eserleri-okumak_373286

Risale-i Nur haricinde kitap okumak mesleğe ihanet midir?
http://www.yeniasya.com.tr/yasemin-yasar/risale-i-nur-haricinde-kitap-okumak-meslege-ihanet-midir_384860
Kur'an-ı Hakim'i en güzel şekilde tarif eden tefsir Risale-i Nur'dur
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/kur-an-i-hakim-i-en-guzel-sekilde-tarif-eden-tefsir-risale-i-nur-dur_365091

İki satır okuyup, yirmi satır konuşmak doğru mudur?
http://www.yeniasya.com.tr/gundem/iki-satir-okuyup-yirmi-satir-konusmak-dogru-mudur_385879