Sabah namazını eda ettikten sonra telefona sarıldım. Hanım hemen telâşlandı “Sabah sabah kimi arıyorsun?” diye çıkıştı. Ben bu arada telefonun tuşlarına bastım ve karşıdan gelen “Alo” sesiyle beraber konuşmaya başladım:
“Kardeşim hayırlı sabahlar seni rahatsız ettim, kusura bakma.”
“Estağfirullah buyur.” dedi muhatabım ama aslında bu saatte o da çok merak etti. Ben konuya girdim:
“Kardeşim benim de ismimi silmesinler, bana da bir hisse yazıver.” dedim. “Ne ismi? Kim silecek?” dedi. Ve ben anlatmaya başladım.
İnsanlık tarihinde imana hizmet hep olmuş ve kıyamete kadar hep devam edecek. Eski zamanlarda bu iman hizmetlerinde tarikatlar, tekkeler ve büyük zatların kerâmetleri çok etkili olmuş. Mü’minlerin imanlarını muhafaza etmeye çalışmışlar. İşte o zamanlarda yaşanan bir hadise:
Ehl-i hizmet, kalp gözü açık bir veli zat varmış. İnsanları hizmete teşvik etmek için yaptığı hizmeti soranlara “Cennette saray satıyorum” dermiş. Hizmeti bilen insanlar “Bana da bir hisse ver” deyip katkıda bulunurlarmış. Bu arada nefsine söz geçiremeyen birisi de “Yahu ben de bir hisse alsam, bu dünya nasıl olsa geçici, yarın belki bu fırsat elime geçmeyebilir” demiş. Kalbi, vicdanı böyle dediği halde; nefsi “Şimdi sırası değil, şu an çok sıkışıksın. Bu kadar şu kadar masrafın var, başka zaman yardım edersin” der. Ne zaman hizmetle ilgili bir faaliyet olsa, nefsi daima “Şu an başka masrafların var, bak evin üstü yarım duruyor, çocuğun işi düzgün değil” gibi telkinlerde bulunarak hayırlı işlerin muzır manilerine takılırmış. Aklı vicdanı “Sen Allah yolunda yardım edersen Allah (cc) da sana yardım eder” der. Kalbin kenarındaki melek ilhamıyla, şeytanın vesvesesi arasında gidip gelirken bir akşam rüya görür. Rüyada çok güzel bir bahçeye girmiş, dünyada hiç böyle bir güzellik görmemiş, bahçede gezerken muhteşem bir saray görür. Üstünde ismi yazılı. Çok sevinmiş. “Bu senin sarayın olacaktı fakat sen almadın” deyip ismini silmişler. Dehşete kapılmış, o kadar üzülmüş ki hemen sabah namazından sonra o zata koşmuş “Çabuk bana da bir hisse yazı ver!” deyince, kalp gözü açık o zat “Keçeli keçeli akşam gördün tabiîi” diye latîfe etmiş. “Hizmetteki taşın altına elini sokayım mı sokmayayım mı?” diyen zat artık tereddütten kurtulup hizmete devam etmiş.
İşte kardeşlerim lâfı uzattım, ama lütfen biraz daha dinleyiverin. İman hizmeti bu asırda Risâle-i Nur tarzında tezahür ediyor. Kur’ân’ın bu asra mesajı Risâle-i Nur yolu ile Kur’ân’ın manasını anlamak, anlatmak, neşretmek için şahs-ı manevî tarzında meydana çıkar. Yani Risâle-i Nur Külliyatı’ndan 21. Lem’a’da “İştirak niyetiyle biri gaz yağı, biri fitil, biri lamba, biri şişe, biri kibrit getirip lambayı yaktılar. Her biri tam bir lambaya malik oluyor. O iştirak edenlerin her birinin bir duvarda büyük bir aynası varsa her birinin noksansız parçalanmadan birer lamba, oda ile beraber aynasına girer. Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihat ile teşrîkü’l-mesâî o iştirak-i amelden hasıl olan umum yekûn ve umum nur her birinin defter-i ameline bitamamiha gireceği ehl-i hakikat mabeyninde meşhud ve vakidir. Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıdır.” 1
Risâle-i Nur hizmeti sahabe mesleği olduğundan Nur Talebeleri Risâle-i Nur’dan aldıkları tahkikî iman dersiyle Rıza-i İlâhî’den başka hiçbir dünyevî ve uhrevî menfaat gözetmeyen bahtiyar insanlardır. Bu bahtiyarların memleketimizin her yerinde olduğu gibi, bütün dünyada cihanşümul bu dâvâyı duyurmak için hizmetleri devam ediyor. Hatta birkaç ehl-i hizmet kardeşin bir araya gelip, böyle gayretlerini görünce; “Aman benim de katkım olsun” diye tatlı bir telâş başlar. Çünkü Kur’ân’a ait hizmet olduğu için büyüğüne küçüğüne bakılmaz.
Şimdi bütün Nur Talebeleriyle bu heyecanlı telâşımı paylaşmak istiyorum. Yani merhum Mehmet Âkif’in Kurtuluş Savaşı yıllarında:
“Elemim bir yüreğin kârı değil, gel beraber paylaşalım”
dediği gibi ben de İzmir Bornova cemaatinin öncülüğünde bütün İzmir ve çevresinin yardımları ile çok nefis bir çalışmaya şahit oluyorum. İzmir’in Seferihisar ilçesinin Ürkmez beldesine 4 km. uzaklığında Payamlı Köyü, tabiî güzelliği ve havası harika, çamların arasında mavi-yeşilin bütün güzelliklerini Cenâb-ı Allah’ın bol bol verdiği bir yer. İnsanları güzel, çevresi güzel, kısacası Nur Talebesi Halil Çadır Hocamızın köyü. İşte böyle bir yerde Yeni Asya Sosyal ve Eğitim Tesislerinin inşaatına başlandı. Kaba inşaatı bitmiş, şimdi ince işleri yapılmaya çalışılan toplam 1200 m² kapalı alanı olan bir tesis…
Bu sene Rabbimiz nasip etti, İzmir Merkezde de bir külliye inşâatına başlandı. Şu anda iki inşâat berâber gidiyor...
Bu tesislerde “Benim de bir tuğlam olsun ve bana da bir hisse yazıver” diyebilecekler var olduğunu düşünüyorum.
“Ya Erhamerrâhimîn; İsm-i Azam’ın hürmetine,
Kur’ân-ı Mu'cizü’l-beyan hürmetine,
Hem Resul-i Ekrem (asm) hürmetine,
Ve Risâle-i Nur hürmetine,
Hem Üstadımız Bediüzzaman hürmetine;
Bütün Nur Talebelerini, haremlerini ve evlâtlarını dünyada ve ahirette hem Cennetü’l-Firdevs’te daima mesud ve bahtiyar eyle. İnsanların kalplerini Kur’ân’a ve Risâle-i Nur’a musahhar eyle.
Amin. Amin. Amin.”
Not: Bilgi ve irtibat için:
Turan ÇETİNER Tel: (0555) 506 17 70
Dipnot:
1- Lemalar, s. 168-169 (y.a.n.)