"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yasalar ve vicdanlar

Osman KOYUNCU
06 Haziran 2020, Cumartesi
Hukukçular, şeytan ayrıntıda gizlidir derler.

Hukuk açısından adalet ve eşitlik aynı şeyler değildir. Bazen eşitlikten adalet, bazen de eşitlikten zulüm doğar. Şöyle ki, savaş zamanında her insana günde bir şişe süt ve bir ekmek verildiğini düşünelim. Bir bebekle bir askeri ele alalım, askere bir ekmek yetmez, bebek ise ekmeği yiyemez.  İşte burada ki eşitlikten zulüm doğdu, adalet kayboldu. Asıl olan eşitlik değil adalettir, bu durumda eşitlikten vazgeçip, çocuğun ekmeğini askere, askerin de sütünü çocuğa verirsek eşitlikten ayrılırız, fakat vicdanlar rahatlar adalet yerini bulur.  

İki çeşit insaniyet vardır, küçük insaniyete ki buna medeniyet, bir de büyük insaniyet vardır buna ise din diyoruz. Bu durumda İslâmiyet, en büyük insanlık demektir. Medeni ve kültürlü toplumlarda eğer insanlar çok okuyor, araştırıyorsa, kültürlü ve medeni iseler vicdanları var demektir.  Kültürlü insanların bulunduğu toplumlarda hukuk kuralları azdır, genelde hâkimler, jüri veya vicdanlarına göre zamanın ihtiyaçları, anlayış, gelenek, görenek ve kültürlerini nazara alarak karar verirler. Mecellede bir hüküm vardır, Türkçe ifadesi, zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi kaçınılmazdır (namaz, oruç gibi temel ahkâm hariç) der. Bunu şu örnekle açıklayabiliriz, bundan önceki asırlarda, bir erkeğin başının açık gezmesi günah kabul edilir, şahitliği kabul edilmiyordu.  Şimdi bu hükmü zamanımıza uygularsak, her şey karışır, din adamlarının çoğu başı açık geziyor, bu hükümle meseleye bakarsak şahitliği kabul edilecek insan bulamayız. Osmanlı döneminde şapka hakkında üç fevte verildi, birincisinde, başına şapka koyan kâfirdir, yıllar sonra hüküm değişti ikinci fetva verildi başına şapka koyup namaz kılan kâfir olmaz. Üçüncü fetvada ise Osmanlının son döneminde (Darül Hikmeti İslâmi’ye yani büyük İslâm şûrâsı azalarından) Said Nursî’nin verdiği bir fetva var, buna göre ister namaz kılsın ister kılmasın, başına şapka koyana kâfir denmez. Demek ki hukuk kurallarını koyarken, zamanın anlayışları nazara alınmalı, Orta Çağda kalınmamalı veya hüküm verecek hâkim bu noktaları nazara alıp kurallara çok fazla takılmamalı. İnsan halife-i zemindir yeryüzünün halifesidir ne kadar çok kural koyarsan bu insan bu kuralları bozacak yollar bulabilir.  Bazı ülkelerde yazılı hukuk kuralları yoktur vicdanlara göre hüküm veriliyor. 

Bizler hukuk kurallarının en ince teferruatlarını araştırıp yazmak yerine, vicdanları serinletecek, adaleti sağlayacak insanlığı yüceltecek yolları aramalıyız.  Kuralları çiğneyen insanlar hakkında hüküm verileceği zaman, o kişinin o zamanki psikolojik hali, ekonomik durumu, kültürü, eğitimi, çevre ve aile gibi onu etkileyen faktörler nazara alınmalı. Aynı suç, bazılarına uygulanılıp bazılarına uygulanmamalı veya kişilere göre farklı uygulanmalı. Suyun dinimizde çeşitli hükümleri vardır. Meselâ kan kaybetmiş hastaya su verilmez, aksi halde ölür, demek ki su o insana haramdır. Diyaliz hastaları çok su içmemeli, eğer içerse idrarla suyu dışarı atamadığından vücutta birikir vücut şişer, demek ki ona su mekruhtur, az içmeli.  Oruçlu birisi oruçlu olduğu süre içinde su içmemeli ona yasaktır. Sağlıklı sağlam birisi bol bol içmeli ona helâldir. Yani suyun kişilere göre hükmü farklı olduğu gibi, aynı suçlarda ki cezaların hükümleri de farklı olmalı. Aç birisinin ekmek çalması ile ihalelerde tüysüz yetimin haklarını yiyenler, ikisi de hırsızdır, fakat ekmek çalana ceza değil ekmek verilmeli, tüysüz yetimin hakkını yiyenin cezası ağır olmalı. Yapılmış birkaç takım elbise bütün insanlara giydirilmez, her insana ayrı elbise dikmeli.  Bu zamanda tıp çok ilerledi, her insana ayrı ilâç ayrı tedavi şekli uygulanmalı diyor, işte cezalar da insanlara göre farklı uygulanmalı. Aynı seviyedeki suçta verilecek cezada, sınıf ayrımı yapılmamalı, Peygamberimiz (asm) bir suça verdiği cezada “kızım Fatma’da işlerse aynı cezayı verirdim” diyor.  

Okunma Sayısı: 1543
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan ÇALIŞAN

    6.6.2020 10:26:06

    Liberalist (ferdiyetci ve hürriyetci) sistemlere karşı tepki olarak doğan sosyalizim, ciddi anlamda bir yönetim şekli olarak, ilk defa 1917 ihtilaliyle,sosyal teşkilatlanmayı"EŞİTLİK"Ölçüsüne göre düzeltmeyi hedefleyen bir sistem olarak Rusyada kuruldu.Bu sistem,adil bir düzen tesis edemediği gibi,zulmu netice verdi.Demek oluyorki,sizinde yazınızda vuguladığınız gibi,eşit olmak adaletli olmak anlmına gelmiyor.Fakat adaletli olmak,eşitliği sağlıyor.Buda nazar-ı dikatleri, dört esasından biri adalet olan kur'an a çeviriyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı