"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Hakkaniyet”li Bakışın Yansıttığı Özgün Bir Çalışma: “Öncesi ve Sonrasıyla 15-20 Temmuz” Kitabı

Prof. Dr. İlyas Üzüm
17 Ocak 2023, Salı
“Hakkaniyet” ya da “adalet”, ister birbiri içinde, ister yakın ya da eş anlamlı olarak kullanılsın, salt hukukî bir kavram olmayıp aynı zamanda felsefi, ahlakî ve teolojik bir kavramdır.

GÖRÜŞ - Prof. Dr. İlyas Üzüm
[email protected]

Dolayısıyla her alanda ve her konuda “hakkaniyet”li tavır sergilemek hem vicdanî, hem de dinî ve ahlakî bir görev ve sorumluluktur. Ne var ki bu insanî ve evrensel değer karşısında kimi zaman insanlar birtakım çıkarları, siyasî düşünceleri, aidiyetleri vs. gibi sebeplerle sürçmeler ya da düşmeler yaşayabiliyor, hakkaniyetten uzaklaşabiliyorlar. Sonuçta bir olay ya da olguyla ilgili olarak sağlıklı ve doğru bilgiye ulaşmak için yeterli araştırma yapmama, süreç içinde gelişen evreleri dikkate almama, ara tonları görmezden gelme, kolayca genellemeye başvurma gibi tutumlar içine girip hakkaniyeti yitirebiliyorlar. Fazla uzatmadan sözü -satırlara yansıyan hassasiyet ve ifadelerden açıkça anlaşıldığı üzere-, baştan sona kadar “hakkaniyet”i gözetme kaygısıyla yazıldığı gözlenen bir kitaba getirmek istiyorum: “Öncesi ve Sonrasıyla 15-20 Temmuz”. Yeni Asya gazetesi genel yayın yönetmeni Kâzım Güleçyüz tarafından kaleme alınan çalışma (İstanbul 2022, Yeni Asya Neşriyat) küçük boy, 167 sayfadan oluşuyor. Yakın zamanda yaşadığımız ve toplum olarak siyasî ve hukukî sonuçlarını hâlen derinden hissettiğimiz, “darbe girişimi” gibi devasa bir olayla ilgili olarak, -farklı ayrıntı ve yorumlara bağlı olarak- küçük tereddütler göstereceğiniz yerler olsa bile çalışma, baştan sona kadar yazarın “Hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez” duyarlılığını yansıttığı bir eser olarak gözlemlenmektedir. Başka bir ifadeyle yazar çok yönlü, griliklerle dolu çok önemli bir olayı ne hâkim siyasî çevrelere yaranmak, ne birilerini aklamak üzere değil, -bilinemeyenlere işaret etmek ile beraber- bilinen ve açıkça olup bitenlerden hareket ederek objektif tespitlerde bulunmakta ve bunları akıl, vicdan ve hukuk ölçüleriyle değerlendirmeye tabi tutmaktadır. 

Kitap kısa bir takdim yazısı ile yirmi yedi başlıktan oluşuyor. Takdim yazısı bir bakıma kitabın mahiyetini de özetler nitelikte: “Arka planı hâlâ karanlıkta olan menhus 15 Temmuz Kalkışması ve beş gün sonra ilan edilip ülkenin demokratik hukuk devleti prensiplerinden uzaklaştırılarak tek adam rejimine sürüklenmesi için kullandığı bugün çok daha net bir şekilde ortaya çıkan 20 Temmuz OHAL sürecinin gerek öncesinde, gerekse sonrasında, her zaman olduğu gibi hukuku, adaleti, demokrasiyi, hak ve hürriyetleri savunan bir duruş ortaya koyduk. Bu kitap, bu zorlu sürecin ilk işaretlerinin belirdiği 2013 sonundan bugüne Yeni Asya’da ve diğer yayın mecralarında yayınlanan yorum ve değerlendirmelerin bir araya getirilmesiyle hazırlandı.”

Kitaptaki ilk yazılarda, darbe girişimi öncesi iktidar ile - o günkü adıyla- “cemaat” ya da Gülen hareketi arasındaki ilişkilere temas ediliyor, Yeni Asya’nın hem AKP’ye, hem cemaate karşı mesafeli duruşunun prensiplerine değiniliyor. Bu çerçevede, “AKP parti yoluyla iktidar ve devlete hakim olma stratejisi takip ediyor, Gülen hareketi de devlet içinde kadrolaşarak aynı hedefe yürümeye çalışıyor. Biz ikisini de tasvip etmiyoruz. Cemaatler manevi hizmetler için vardır.” (s. 16) deniyor. Devam eden sayfalarda Gülen hareketi şahıs eksenli bir hareket olduğu, dinen amel edilmesi tartışmalı bulunan rüyalara özel önem atfettiği, Risale-i Nur’u sadeleştirme çalışmalarına girdiği vs. gibi açılardan tenkit ediliyor. Ayrıca söz konusu harekette devletçi bir yaklaşımın bulunduğu, Kemalizm’e olumlu göndermeler yapan yayınlarının olduğu, Türk milliyetçiliğini övdüğü; oysa Risale-i Nur’da bunlara geçit veren bir anlayışın söz konusu olmadığı belirtiliyor (s. 22-23).

Kitapta açıkça bir bölümleme olmamakla beraber, bundan sonraki kısımda yazarın 15 Temmuz olayı sonrası gazetede ve başka yayın organlarında yer alan düşünceleri aktarılıyor. Darbe girişiminden dört gün sonra kaleme alındığı anlaşılan ve “Kalkışmaya lânet, sağduyu ve hukuka davet” başlıklı yazıda şöyle deniliyor: “Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizdeki bütün darbe, müdahale ve darbe teşebbüsler gibi 15 Temmuz gecesi irtikâb edilen kanlı kalkışmayı lânetliyoruz. Bu talihsiz olayı önlemeye çalışırken şehit düşen güvenlik gücü mensuplarımıza ve darbecilerin saldırılarında can veren masum insanlarımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, ailelerine ve milletimize sabır diliyoruz” (s. 35). Bundan iki hafta sonra yayımlandığı görülen ve “Hesaplaşma cadı avına dönüşmemeli” başlıklı yazıda, Meclisteki dört partinin darbe karşıtı bildiriye imza atması ve Meclis Araştırma Komisyonu kurulması övüldükten sonra OHAL kararı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin askıya alınması, çıkarılan KHK’lar konusuna değinilerek, sürecin her hal ve şartta adalet ve hakkaniyet prensipleri çerçevesinde yürütülmesi gerektiğinin altı çiziliyor: “Demokratik hukuk devletine kast eden bir kalkışmanın fail ve sorumluları elbette ki hukuk prensipleri içinde hesaba çekilmeli ve haklarında gereken hukukî yaptırımlar uygulanmalıdır. Ancak bu haklı hesaplaşmanın “cadı avı”na dönüşmesine ise fırsat verilmemelidir” uyarısında bulunuluyor, “suçluluğu sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” ilkesi ile “suçun şahsîliği” prensibi hatırlatılıyor (s. 38-39). 

Kitabın muhtelif yerlerinde 15 Temmuz’la ilgili olarak karanlık noktalar bulunduğu dile getiriliyor. Şöyle deniyor: “15 Temmuz karanlık bir olay. Arka planında neler olduğunu hâlen bilme imkanımız yok. Ortalıkta birçok bilgi dolaşıyor, yapı ile irtibatlı insanların da bu işin içinde olduğuna dair çok ciddi işaretler, iddialar, itiraflar var ortada. Ama takip ettiğimiz kadarıyla bir koalisyon var. Bir tarafta o yapı ile irtibatlı olduğu söylenen insanlar, diğer tarafta Kemalist ulusalcılar, öbür tarafta çıkarcı bir grup var…” (s. 60). Kitabın başka bir bölümünde darbe girişimini aydınlatmakla görevli Meclis Araştırma Komisyonu kurulduğu, bu komisyonda birçok kişinin görüşüne başvurulduğu halde asıl konuşması gereken Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının komisyona gelmediği, gönderdikleri yazılı beyanlarda da bilinen şeyleri tekrarlamakla yetindikleri zikrolunuyor (s. 108). Kitabın sonlarına doğru 15 Temmuz’un bütün çelişkileri ve soru işaretleriyle karanlıkta kaldığı, komisyonun çalışmalarının bir sonuç çıkarmadığı, tek taraflı bilgilendirme ve algı operasyonlarıyla doğru ve sağlıklı bir neticeye ulaşmanın mümkün de olmadığı dile getiriliyor. Ardından şu görüşlere yer veriliyor: “Bu noktada bizim muhalefetimiz 15 Temmuz gerekçe yapılarak 20 Temmuz’da ilan elden OHAL sürecinde zirve yapan hukuksuzluklara. Hukukun en temel prensipleri çiğnenerek gerçekleştirilen çok yoğun ve yaygın hak ihlallerine. Masumiyet karinesi, suç ve cezanın şahsiliği ilkelerini, savunma ve adil yargılanma haklarını hiçe sayarak yapılan tutuklama ve yargılamalara. “Darbecilerle hesaplaşma” adı altında yapılan operasyonlarda, darbeyle de, terörle de hiçbir ilgisi olmayan insanların teröristlikle suçlanarak mağdur edilmesine. kanunla bile yapılamayacak son derece vahim, çok yönlü ve çok boyutlu ağır hak ihlallerinin KHK ile hayata geçirilmesine. Bir itirazımız da, bunlar olurken bedelini ödemeyi göze alarak gelip yargı önünde iddiaları cevaplamaktan istinkaf eden ve buradaki yakıcı mağduriyetlere seyirci kalan Gülen ve ekibinin bu tavrına…” (s. 161). 

Kitap, muhtelif vesilelerle 20 Temmuz OHAL sürecindeki mağduriyetlere değiniyor ve bu süreçte 28 Şubat’ta bile yaşanmamış çok ağır mağduriyetlerin altını çiziyor: “Bu süreçte birçok temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale geldi. Kişi hak ve özgürlüklerinden tutun, mülkiyet hakkı, girişim özgürlüğü, kayyım atamaları, birçok holding ve şirkete kadar mal varlıklarına el konuldu. İnsanlar işten çıkarıldı, bütün hakları elinden alındı. Emeklilik hakkı gasp edildi. Sosyal güvenlik hakları ellerinden alındı ve gözaltılar, tutuklamalar…” (s. 123).

Kitapta ayrıca “FETÖ” tabirinin Perinçek’in kendi beyanına dayanarak Vatan Partisi tarafından kullanılıp Yargıtay kararlarına iliştirildiği (s. 159), OHAL komisyonunun hukuku engellemek ve hak arayışlarının önünü kesmek için kurulan oyalama mekanizması olduğu (s. 145), mağduriyetlere karşı çıkmanın ve mazlumun yanında yer almanın tamamen inanç, insaniyet ve vicdanın gereği olduğu (s. 142), darbecilerle hesaplaşırken toptancı ve genelleyici suçlamalardan dikkat ve hassasiyetle kaçınmak gerektiği (s. 150) gibi konulara dair önemli paylaşımlar yer alıyor. Ayrıca şu ifadelere yer veriliyor: “Risale-i Nur’un medyadaki dili olarak yarım asır önce yayın hayatına atılan Yeni Asya, çıktığı ilk günden itibaren demokrasiyi, hukuku, adaleti, hak ve özgürlükleri esas alan, darbe ve müdahalelere karşı fikrî mücadelesini sürdüren, dinin siyaset ve ticaret başta olmak üzere hiçbir dünyevî hedefe alet edilmemesini esas alan bir çizgi takip etmiştir” (s. 151). 

Doğurduğu siyasî, hukukî, ekonomik hatta dinî sonuçları bakımından yakın tarihimizin en önemli olaylarından biri olarak anılacak olan kanlı 15 Temmuz Darbe Girişimi ilk günlerden itibaren bugüne kadar geçen süre içinde yerli ve yabancı yüzlerce gazete yazısı, popüler yazı yanında çok sayıda akademik çalışmaya konu olmuş ve bundan sonra da konu olmaya devam edecektir. Kaleme alınan müstakil kitap sayısı daha şimdiden birkaç düzineye ulaşmış bulunmaktadır. Kâzım Güleçyüz’ün bu kitabı muhtelif yazı ve çeşitli yayın organlarındaki beyanlarından derlenen bir çalışma olmasının bazı dezavantajlarını taşımakla beraber, olabildiğince “nesnel” bir yaklaşım sergilemesi, olayı “15-20 Temmuz” şeklinde kavramsallaştırması açısından hem “özgün” bir nitelik taşımakta, hem de kolay okunmasını sağlamaktadır. Sade, akıcı ve samimi bir üslupla kaleme alınan çalışma, bu önemli olayı öncesi ve sonrasıyla -herhangi bir aidiyet hesabına girmeksizin- insanî, vicdanî ve hukukî bir düzlemde irdelemeye çalışan bir nitelik taşıması itibariyle takdire şayan bir vasıf arz etmektedir.

Sonuç olarak kitap gerek öncesi ve sonrasıyla darbe girişimine dair işaretlemelerde bulunması, gerek Risale-i Nur’dan beslenen bir yayın organı olarak Yeni Asya’nın duruşunu temellendirmesi, gerekse hak, adalet, hürriyet gibi evrensel, insanî ve İslamî değerlere göndermeler yapması bakımından özel bir önemi haiz görünmektedir.

Okunma Sayısı: 5665
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Eyüp Aktaş

    18.1.2023 14:59:45

    Yansıtmak,.Özgün,kavram,salt,çalışma,aklama,özel,önem,konu,süreç,düzlem,özgürlük,süreçteki,önlem,sürecindeki,sürecinin,girişim.Bu kelimelerin lügatçeside elzem.

  • Alaattin Öztürk

    17.1.2023 14:27:25

    Gerçeklerin ortaya çıkmasına katkısı olması dileğiyle...

  • Muzaffer Erol

    17.1.2023 12:59:29

    Prof. Dr. İlyas Üzüm, Öncesi ve Sonrasıyla 15-20 Temmuz kitabını en ince detaylarına kadar incelemiş, özetlemiş. Kitabın obiektif mahiyetini, Yeni Asya'nın darbelere, vesalete, kanunsuzlukmara karşı cesur duruşunu, Nur Talebelerinin gerçek adalet ölçülerinin yanında, haksızlığın karşısında, mağduriyetlere karşı olmanın inanç, insaniyet ve vicdanın gereği olduğu hususlarını tespit ederek nazara vermiştir. Kitabın herhangi bir aidiyet hesabına girilmeden hakkaniyet esaslarıyla hazırlandığını... Yeni Asyanın hak, adalet, hürriyet tavrının yansımasını olduğunu güzel bir çalışma ile nazara vermiştir. İlyas Hoca'ya teşekkür ederiz...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı