Eski dostları hep ararız.
Özellikle yaşlarımızın ilerlediği zamanlarda.
“Bu dostsuz zamanda” sözü hep nazarıma ilişmiştir.
Bu, Bediüzzaman Hazretleri’nin sözüdür.
Bu önemli tesbit, yaşadığımız zaman dilimlerinde hep karşımıza çıkmıştır.
Nur dairesinde bulunduğum elli yıla yakındır bunun örneklerini çok gördüm.
Günlerimiz, hatta yıllarımızın beraber geçtiği nicelerin küçük bir mesele veya meşrebi bir farklılıkta veya siyasî bir ayrılıktan dolayı selâmı sabahı kestiğine şahit olmuşumdur.
Hatta geçen gün bir mekânda, bir dostumuzun görmemezlikten gelmesi çok rikkatime dokunmuştu.
Makalenin başlığı; ”eski dostlar” idi..
Oysa, dost eskimez, dostun eskisi yenisi olmaz, dost dosttur.
Bunun sebeplerini kendime sordum.
Üstad; ”evet, mü’min kardeşini sever ve sevmeli, fakat fenalığı için yalnız acır ve acımalı, mümkün ise lütuf ile ıslahına çalışır” diyor.
Alâkayı kesmek, dostluğun ve kardeşliğin özüne yakışmaz.
Biz dört erkek kardeşiz.
Benim küçük biraderim inançlı ve namazlıdır.
Nurlar’la alâkasını bir türlü kuramadı.
O bana lâtife sûretinde şöyle söyler:
“Abi Nurcular senin öz kardeşlerin, bizler üvey kardeşler gibiyiz.”
Ben de ona şöyle cevap verirdim:
“Evet, haklı söylüyorsun, Üstadımız, ‘sizler nesebi kardeşten ziyade biri birinize daha ziyade yakınsınız’ diyor.”
Üstad; “sizler en civanmert kardeş, en hakikî dost” hitabında bulunur İhlâs Risalesi’nde.
Bazen hallerimiz hep arzu ettiğimiz gibi olmuyor.
Ehli kalp bir zat, bir zamanlar şöyle bir ifade de bulunmuş:
“Düşmanların bana ettikleri eza ve cefalar hiç beni incitmedi, dostun attığı bir gülün dikeni ciğerimi dağladı.”
Üstad, İstanbul’dan ve memleketinden ayrılmış, hatta yeğeni bile kendisini terk etmiş, Barla gibi bir köyde sekiz yıl kimsesiz ve garip yaşamıştır.
Ama, o dostların vefasızlıklarına aldırmadan hizmetini yapmış.
Şimdi günümüzün meşakkatleri ve sıkıntıları, zaman zaman bizim dostlarımızı ihmal etmemizi netice veriyor.
Bir ölüm veya hastalık anında dostlarımızı hatırlıyoruz.
Halbuki aslı böyle değildir.
İfrat mesabesinde biri birimiz ile temas halinde olmamız gerekiyor.
Özellikle günümüzde o kadar iletişim hatları var ki, bu manilerimizi ortadan kaldırıyor.
Niyâzî-i Mısrî’nin;”Çağırırım dost dost” nidalarını söylemeye devam edelim.
Dostsuz yaşamayalım.
Dostlarımızda kusur aramayalım.
Zira ”Kusursuz dost arayanlar dostsuz kalır” hakikatine muhatap oluruz.
İlla dost, illa dost...
Çünkü dost dostu ile ahirette baraber olacaktır...