Hayat yaprakları, bir bir dökülürken, sevdiklerimizi de aramızdan alıp ebedi aleme götürüyor.
Onlardan biri de, İzmit Karamürsel’den Zahir Yavuz ağabeydi. Geçen haftanın hüzünlü haberini gazetemizden öğrenmiştik.
Kendisi ile uzun yıllar devamlı görüşür ve haberleşirdik. Eskimez hizmet erenlerinin halleri bize hüsnü misal olarak geleceğe aktaracağımız önemli meziyetlerdir. Defalarca güzel hane-i saadetine uğramış, muhabbetlerde bulunmuştuk.
Büyük deprem hadisesinden sonra, Karamürsel’in üzerindeki mekânında kalmağa başlamıştı. Yine böyle bir yaz gününde bir sabah vaktinde, gazetemizin eski yönetim kurulu başkanı, kardeşim İsmail Özdemir, Çorum’dan Beşir Güney ağabey ve bana nurları tanıtan merhum Ömer Şahin kardeşim ile bahçenin güzel ortamında çay ziyafetinde, ”Bu muhabbet halkası, derssiz olmaz” diye arabadan tevafuken bir kitabı aldım. Tevafuken sayfayı açtığımda “İsmi zahirin bir cilvesi” bahsi çıkınca, hepimiz hayretler içinde kalmıştık.
Altı bin sayfalık nur külliyatıda, bu bahsin bu sohbete tevafuku elbette tesadüfün zerre kadar tesirini olmadığını gösteriyordu.
Bu kahraman nur talebesinin hasbi ve bahadır hali elbette tüm aileye de tesir etmiş ki, oğlu Ekrem’e yirmi sene kadar önce Kırkpınar pehlivanlığı ikinciliğini kazandırmıştı.
Vefatı elbette yüreklerimizi yaktı. Karamürsel’deki hizmet binamızın beş katlı mekanında büyük emek ve gayretleri vardı.
Bu kubbede ebedi hatıralar bırakmak, elbette büyük bir mazhariyettir.
Mekanın cennet olsun, aziz ve kahraman ağabeyim…“Karamürsel’den uğramadan ve çorbamızı içmeden geçmeyiniz” sözleriniz hala hafızamız da yerini korumaktadır..
Başta ailesi olmak üzere Karamürselli nur müntesiplerine taziyetlerimi iletiyorum.