"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî’nin sillesi

Ali HAKKOYMAZ
31 Mayıs 2025, Cumartesi
Sevinçlerimizin, üzüntülerimizin ağız tadıyla müzakere edildiği bir Meclis’i özlemek sadece bana kalmamıştır herhalde!

Şiirlerin okunduğu, aklın ve kalbin dengelendiği, tebessümlü yüzlerin, selâmlı dudakların, içi gülen gözlerin çiçek açtığı bir Meclis; çekirdek olsun ve ülke nefes alsın artık. Çok yorulduk çok. Elde var sıfır.

Nefeslerimizin lezzetini çok zaman unuttuğumuza göre; balık baştan kokmuş da… Burnumuz (da) koku almıyor demek!

Germeler, gerilmeler bitsin artık. O bayram gelsin. Âdil yarışlar, arayışlar ve güle oynaya; iş başına mülayıkları getirelim de sabah akşam yüreğimiz ağzımızda, canımız çengelde beklemeyelim.  

Dertler bir bir çözülür. Yeter ki söz sahibi ol. Aklın kendi cebinde dursun. Sen insan değil misin; kendin karar ver. Kararsızım, fikrim yok, başkası düşünsünler; bu özel yaratılışına yakışır mı; Allah aşkına! 

Padişahımız, efendimiz bilir. 

Sen? 

O zaman o da padişah padişah yaşar; sen de köle köle… Güle güle…

“Neme lazım; başkası düşünsün; istibdadın yadigâri…” değil miydi?! İstibdadın her türlüsüne sille vuracağını söylüyor; sabah akşam okuduğun Said Nursî; sen bağrına basıyorsun müstebitleri. Bu nice okumaktır, ah?

Senin bu fotoğrafın yüzünden bir genç kitapçıya gidip Yirmi Üçüncü Söz’ü, Münazarat’ı kendiliğinden istemiyor işte! İş bu fıtrîliğe gelmedikçe; dostlar alışverişte görsün gidiş gelişleri nasıl bitecek, hı?!

Önce sükûnet, normallik, müsamaha ve ille de a-da-let... İlle de meşru dairede sonuna kadar hürriyet… Çağın bir başka akışa girdiğini “Z Kuşağı, Y Kuşağı” gördü; biz işin ciddiyetinde değiliz.

Neyi paylaşamıyoruz ki... Halkımız zaten hakkına razı... Fukaralığı da benimsemiş çoktan. Daha fazla gereksiz heyecan ülkeye zarar... Çok yordunuz. Hâlsiz, dilsiz, hissiz bir tuhaf hâlimiz var. Toparlanmamız gerekiyor. Huzuru, edebi, estetiği, hürriyeti, zenginliği, medeniyeti, güzelliği, adaleti, Meclis'i yanisi şu ki “insanlığı” isteyenler ses versin, burdayım desin, susadık desin.

Ülkede hürriyet çiçekleri açsın.

Hürriyetin yollarını tıkamak; medeniyeti yani insanlığı zorlamaktır. Ve netice hüsrandır; bunu bilmekte sonsuz fayda vardır. 

Yerimizde sayıyorsak; dönüp dönüp aynı yere ve hattâ gerilere gidiyorsak; orada şeffaflık yoktur. Fıs fıs vardır, kulis vardır.

Bak; bu “İnsanlık Kapısı”nı sanatkârlar açar. 

İnsanlığın önündeki hendekleri, tümsekleri, tel örgüleri hâlâ konuşuyorsak cemiyet hastadır ve “kelime hekimlerine” ihtiyaç vardır. Ölümden başka her derdin çaresi varsa; bunun da -insanlıksızlığın- çaresi vardır.

Artık bu topraklar demokrasizliğe, hukuksuzluğa… “doydu” derken… -ve ne acıdır ki- darbeler kapkara bir gölge olarak bu milletin peşini bırakmıyor. 

Niye? 

Cehaletin o kalın perdesini yırtamadık. 

Cehalet, hamaset ve bunların çocukları sen-ben ufuksuzluğu ve fukaralığın dayanılmaz hafifliği, çöplüğü burnumuzun dibinden def olup gitsin; anneeeeeee!

Anem ah günyüzü görmemiş kadın!

Senin o cılız omuzların, o ağır darbeleri taşımaktan yorgun düştü ve daha fazla dayanamadın. Senin yemediğin -için bir deri bir kemik kaldığın- hakkını darbeciler yiyormuş meğer! Ayağımda iz yapan naylon ayakkabıları niye giyeydim yoksa?!

Ve çalıştım deli gibi; biliyorsun. 

Su sattım, çekirdek sattım.

Has marul, sürahi marul bile…

Çorap, çamaşır ne varsa…

O çat ayaz kışlarda…

İçim titreyerek dolaştım.

Eridim Anadolu sıcağında.

Okudum bir yandan.

Bir gün rahata erecektik.

Sade ben değil…

Sen, ben, ablam, kardeşim…

Yorulmayı unutmuş babam…

Koş, koş, koş…

Çocuk aklım ne bilsin!

Gençlik aklım da bilmemiş.

Güzel günler için koşuyorduk.

O koşu bitmedi, anne!

Senin ölüm yaşını geçeli çok oldu.

O günlerden henüz haber yok.

Her şey göstermelik canım annem!

Babam da bu yaz geldi yanına.

Sor bakalım dinlenmiş mi?

Koşup duruyordu boyuna.

Ben yoruldum.

Daha giremedik o Medeniyet Çarşısı’na.

Meşveret ve şûra sırasına.

Artık koşamıyorum da…

O kapı açılır mı anne?

Perde kapandı mı?!

Okunma Sayısı: 1313
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    1.6.2025 00:33:07

    ..."Germeler, gerilmeler bitsin artık. O bayram gelsin. Âdil yarışlar, arayışlar ve güle oynaya; iş başına mülayıkları getirelim de sabah akşam yüreğimiz ağzımızda, canımız çengelde beklemeyelim.   Dertler bir bir çözülür. Yeter ki söz sahibi ol. Aklın kendi cebinde dursun. Sen insan değil misin; kendin karar ver. Kararsızım, fikrim yok, başkası düşünsünler; bu özel yaratılışına yakışır mı; Allah aşkına!  Padişahımız, efendimiz bilir.  Sen?  O zaman o da padişah padişah yaşar; sen de köle köle… Güle güle… “Neme lazım; başkası düşünsün; istibdadın yadigâri…” değil miydi?! İstibdadın her türlüsüne sille vuracağını söylüyor; sabah akşam okuduğun Said Nursî; sen bağrına basıyorsun müstebitleri. Bu nice okumaktır, ah?"... 😢🇹🇷😪🙌🌹🤲🌹☝️🌙🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

  • Necati

    31.5.2025 22:40:55

    Allah razı olsun.kaleminiz hüzünlü gerçekleri kelime, kelime dile getirmiş Yorulduk gerçekten yetti artık Yarabbi bir kapı aç, şu zulmetli istibdat zindanından çıkalım artık.

  • Nihat

    31.5.2025 14:16:06

    Kaleminize sağlık.

  • Müjdat Bayar

    31.5.2025 08:27:11

    Allah razı olsun. Dert büyük...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı