Merhum eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in sözü idi bu. Sosyal ve ekonomik buhranlar, mevcut iktidarın sonunu hazırlamıştır. Şimdi Türkiye büyük bir kaosun içindedir. İktidarın icraatlarının ucu mutfağa ve cebine dokunduğu zaman, kaçınılmaz son hazırlanmış demektir.
Yirmi yıla yakındır milletin mukadderatı ile hemhal olan iktidarın kendisi de, sonunda başına gelecek akıbeti fark etmektedir. Çarşının ve pazarın yangına döndüğü bir ortamda her şeyin sütliman olduğu söylenebilir mi?
Bürokrasinin ve adam kayırmacılığın ayyuka çıktığı bir durumda insanların tepki göstermesi gayet makuldür. Hamaset edebiyatının insanları bezdirdiği bir atmosferde, bu kervanın artık böyle gitmeyeceği görüldü. İnsanlar, idarecilerin konuşmalarını dinlemekten imtina ediyorsa, oturup düşünmek lâzımdır.
Televizyonda ve medyada sadece bir insanın boy göstermesi, reklâm zehirlenmesini netice vermiştir.
Sorduğumuz bazı insanlar “başka alternatifimiz yok” mazeretine sığınırsa, işin içinden daha da çıkılmaz bir haldeyiz demektir.
“Bir millet cehâletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder” sözü ortadayken, ehl-i imanın fevkalâde safderunluğu ve çok canileri afüvkârâne affetmesi, musîbet-i ammenin devamına fetva verir ve “biz buna müstehakız” demekten başka çare kalmaz.
Bu tesbitleri Bediüzzaman Hazretleri bir asır öncesinden dile getirmişti. Şimdi katı bir baskının hem hukuku yerle bir ederek hem de yalan makinesini sür’atle çalıştırarak idame ettiği bu devran artık böyle gitmemeli.
Mutfak ve cüzdan meseleyi halledecek gibi. Ecevit’i iktidardan eden, Özal’ı devre dışı bırakan, Demirel’in, “Mutfağın yıkmadığı iktidar yoktur” tesbiti olsa gerek.