Bu hasta ve alîl asrın çok acaib ve garaib adamları var.
Birileri birilerine adam diyor, o da kendisine bakmadan, ölçmeden, biçmeden ben adamım diyor. Eh adamlık piyasası! Herkes tarafından büyük bilinecek, büyük sanılacak veya büyüktür ilan edilecek; al sana adam adam oldu, adamlar denilecek.
Bu adamlık davası, büyük adamlık davası ehl-i dünya arasında ve dünyevî ölçülerle böyle olabilir, böyledir de... Lakin özellikle ciddi işlerde, vatan, millet, devlet ve maneviyat gibi, ideal ve ideolojilerin tel tel örüldüğü tanımlarda; büyük adam davası büyük adamdır. Büyüklenmeden, büyüklüğünü kendi değil de takdir edenlerinin kabul ettiği adamdır. Büyük adam; hedefi ve gayesi gibi izzeti ve saffeti kimselerden bir şey kapılmadan, koparılmadan kendisinden olan adamdır. Büyük adam maneviyat bakımından ahiretine, dünyası kadar büyük bir imanı koyabilen adamdır. Büyük adam eğer dinine, vatanına, milletine menfaati varsa bütün dünya adına yapılan işleri ve faaliyetleri kendi menfaati adına iptal eden adamdır.
Büyük adam evvela nefsini yenen, nefsine galip olan, nefsinin bütün isteklerini din ve vatan adına erteleyebilen adamdır.
Büyük adam mala, paraya ahiret noktasında fayda getirebilecekse sırtını dönebilen adamdır.
Şöhret ayn-ı riyadır diyor, Bediüzzaman.
Büyük adam yalan yanlış, kısa vadeli, zarardan başka bir menfaat getirmeyen şöhrete inanmayan ve dönüp bakmayan adamdır.
Büyük adamın haramla işi olmaz. Hiç bir işini helal dairesinin dışında yapmaya çalışmaz. Zorlasalar da reddeder, tenezzül bile etmez, bakmaz.
Büyük adam, müsbettir. Büyük adam ahireti için yapılan hesapların takipçisidir, hesabı ona göre bilir. Meşru olan her şey büyük adamların gayesi, hedefi ve himmeti içerisinde takip edilir.