Elhâsıl: Gençlik gidecek. Sefahette gitmiş ise, hem dünyada, hem ahirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle sû-i istimal ile, israfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere ve manevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz, hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz. Elbette hastahanelerin ekseriyetle lisan-ı hâlinden, gençlik saikasıyla israfat ve sû-i istimalden gelen hastalıktan eninler, eyvahlar işittiğiniz gibi, hapishanelerden dahi, ekseriyetle gençliğin taşkınlık saikasıyla gayr-i meşru dairedeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüflerini işiteceksiniz. Ve kabristanda ve mütemadiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta, ehl-i keşfe’l-kuburun müşahedatıyla ve bütün ehl-i hakikatin tasdikiyle ve şehadetiyle, ekser azaplar gençlik sû-i istimalâtının neticesi olduğunu bileceksiniz.
Hem, nev-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz; elbette, ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretler ile, “Eyvah, gençliğimizi bâd-ı heva, belki zararlı zayi ettik! Sakın bizim gibi yapmayınız” diyecekler. Çünkü, beş on senelik gençliğin gayr-i meşru zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azap ve zarar ve ahirette Cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir hâlde olduğu hâlde, “Er-râzî bi’z-zarari lâ yunzeru lehû” sırrıyla hiç acınmaya müstahak olamaz. Çünkü, “Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir.”
Cenab-ı Hak bizi ve sizi bu zamanın câzibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmin.
Gençlik Rehberi, s. 41-43
LUGATÇE:
âlem-i berzah: kabir âlemi, ölenlerin kıyamete kadar bulundukları âlem.
bâd-ı heva: boşu boşuna.
sakar: Cehennem, Cehennemin isimlerinden biri.
ehl-i keşfe’l-kubur: kabirdekilerin hallerini görebilen evliyâlar.
evhamlı: vehim, kuruntu ve şüphelerle dolu.
lisan-ı hâl: hâl dili.
müşahedat: gözlemler, görülenler, keşifle seyredilenler.
mütemadiyen: sürekli, devamlı, hiç durmadan.
saika: sevk eden, sürükleyen; sebep.
sefahet: haram olan zevk ve eğlencelere düşkünlük.
sefalethane: sefillik yeri.
sû-i istimalât: kötüye kullanmalar.