"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet galebe çalacak

Risale-i Nur'dan
27 Temmuz 2022, Çarşamba
(Dünden devam)

Suâl: (HÂŞİYE-1) “Heyhât! Bize teselli veren şu ulvî emeli ye’se inkılâb ettiren ve etrafımızda hayatımızı zehirlendirmek ve devletimizi parça parça etmek için ağızlarını açmış olan o müthiş yılanlara ne diyeceğiz?”

Cevap: Korkmayınız; medeniyet, fazilet, hürriyet, âlem-i insaniyette galebe çalmaya başladığından, bizzarure terazinin öteki yüzü şey’en feşey’en hafifleşecektir. Farz-ı muhâl olarak, Allah etmesin, eğer bizi parça parça edip öldürseler; emin olunuz, biz yirmi olarak öleceğiz, üç yüz olarak dirileceğiz. Başımızdan rezâil ve ihtilâfâtın gubarını silkip, hakikî münevver ve müttehid olarak kervan-ı benîbeşere pişdarlık edeceğiz. Biz, en şedid, en kavî ve en bâkî hayatı intâc eden öyle bir ölümden korkmayız. Biz ölsek de, İslâmiyet sağ kalır. O millet-i kudsiye sağ olsun. “Gelmesi muhakkak olan her şey, uzak da olsa yakındır.” (İbni Mace, Mukaddeme: 7/46.)

Suâl: “Gayr-i müslimlerle nasıl müsâvî olacağız?”

Cevap: Müsâvât ise fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve geda birdir. Acaba bir Şeriat “Karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (ra) âdi bir Yahudî ile muhakemesi ve medar-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyubî’nin miskin bir Hristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim. HÂŞİYE-2

HÂŞİYE-1: Dehşetli ve hakikatli bir suâl.

HÂŞİYE-2: Eski Said, Nur’un parlak hâsiyetinden gelen kuvvetli ümit ve tam teselli ile siyaseti İslâmiyete alet yaparak, hararetle hürriyete çalışırken, diğer bir hiss-i kable’l-vuku ile dehşetli ve lâdinî bir istibdad-ı mutlakın geleceğini bir hadis-i şerifin manasından anlayıp, elli sene evvel haber vermiş. Said’in teselli haberlerini o istibdad-ı mutlak, yirmi beş sene bilfiil tekzip edeceğini hissetmiş ve otuz seneden beri ‘Eûzü billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti’ [Şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınırım] deyip, siyaseti bırakmış, Yeni Said olmuştur.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 182

LÛ­GAT­ÇE:

gubar: toz.

hiss-i kable’l-vuku: bir şeyi olmadan önce hissetmek; önsezi.

istibdad-ı mutlak: hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlük.

muhakeme: yargılama.

mürafaa: duruşma, yüzleşerek muhakeme olma.

müsâvât: eşitlik.

müsâvî: eşit, denk.

pişdarlık: öncülük, önderlik.

şey’en feşey’en: yavaş yavaş.

ye’s: ümitsizlik.

Okunma Sayısı: 1571
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    27.7.2022 16:16:57

    "Müsâvât ise fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve geda birdir. Acaba bir Şeriat “Karıncaya bilerek ayak basmayınız” dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdemin hukukunu ihmal eder? Kellâ! Biz imtisal etmedik. Evet, İmam-ı Ali’nin (ra) âdi bir Yahudî ile muhakemesi ve medar-ı fahriniz olan Salâhaddin-i Eyyubî’nin miskin bir Hristiyan ile mürafaası, sizin şu yanlışınızı tashih eder zannederim." Eşitliğin şeref ve fazilette değilde hukukta olduğunu anlamak elzem. Hususun gayri müslümlere karşı bilindiğinde daha kardeş bir ortama ulaşmak mümkün olacak.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı