Cevap: Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin taht-ı riyasetlerinde, insan milletinden menba-ı saadetimiz olan meşvereti inciten bir cemiyettir. HÂŞİYE Benîbeşerde ona intisap eden, bir dirhem zararını bin lira milletin menfaatine feda etmeyen, hem de menfaatini ızrar-ı nâsta gören, hem de muvazenesiz, muhakemesiz mana veren, hem de meyl-i intikam ve garaz-ı şahsîsini feda etmediği halde mağrurâne millete ruhunu feda etmek davasında bulunan, hem de beylik veya tavaif-i mülûk mukaddemesi olan muhtariyet veya istibdad-ı mutlak manasında bir Cumhuriyet gibi gayr-i makul fikirlerde bulunan, hem de zulüm görmüş, kin bağlamış, hürriyet ve Meşrutiyetin birinci ihsanı olan af ve istirahat-ı umumiyeyi fikr-i intikamına yediremediğinden herkesin âsâbına dokundurmakla tâ heyecana gelip terbiye görmekle teşeffî isteyenlerdir.
Suâl: “Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhahımız gibi görünüyorlar.”
Cevap: Hiçbir müfsid “Ben müfsidim” demez; daima suret-i haktan görünür yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez “Ayranım ekşidir.” Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz, ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.
HÂŞİYE: Burada mason ve dönmelerin cemiyetinden haber vermek içinde, bir çeyrek asır istibdad-ı mutlakla hükmeden bir hâkimiyeti gaybî ihbar eder.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 173
LÛGATÇE:
ızrar-ı nâs: insanlara zarar verme.
istibdad-ı mutlak: hiçbir hak ve hürriyeti tanımayan tam baskı, tam diktatörlük.
menba-ı saadet: mutluluk kaynağı.
mösyö: Fransızca “bay, bey” demektir.
muhtariyet: özerklik.
taht-ı riyasetlerinde: başkanlıkları altında.
tavaif-i mülûk: bağımsız ya da yarı bağımsız beylikler, devletçikler; Abbasi Devletinin parçalanması ile ortaya çıkan küçük devletler.
teşeffî: rahatlama; intikam alma, yüreği soğuma.
teşviş etmek: karıştırmak, karmakarışık etmek.