"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmiyet insaniyet-i kübradır

Risale-i Nur'dan
06 Ekim 2025, Pazartesi
Sekizinci Mukaddeme (Temhid)

Şu gelen uzun Mukaddemeden usanma. Zira, nihayeti nihayet derecede mühimdir. Hem de şu gelen Mukaddeme, her kemali mahveden ye’si öldürür ve her bir saadetin mayesi olan ümidi hayatlandırır ve mazi başkalara ve istikbal bize olacağına beşaret verir. Taksime razıyız. İşte mevzu: Ebna-i mazi ile ebna-i müstakbeli muvazene etmektir. Hem de mekâtib-i âliyede elif ve bâ okunmuyor. Mahiyet-i ilim bir dahi olsa, suret-i tedrisi başkadır. Evet, mazi denilen mekteb-i hissiyatla istikbal denilen medrese-i efkâr bir tarzda değildir.

Evvelâ: “Ebna-i mazi”den muradım, İslâmların gayrısından onuncu asırdan evvel olan Kurun-u Vusta ve Ulâdır. Amma millet-i İslâm, üç yüz seneye kadar mümtaz ve serfiraz ve beş yüz seneye kadar filcümle mazhar-ı kemaldir. Beşinci asırdan on ikinci asra kadar ben mazi ile tabir ederim, ondan sonra müstakbel derim.

Bundan sonra: Malûmdur ki, insanda müdebbir-i galip, ya akıl veya basardır; tabir-i diğerle, ya efkâr veya hissiyattır, veyahut ya haktır veya kuvvettir, veyahut ya hikmet veya hükümettir, veyahut ya müyulât-ı kalbiyedir veya temayülât-ı akliyedir, veyahut ya heva veya hüdadır. Buna binaen, görüyoruz ki, ebna-i mazinin bir derece sâfî olan ahlâk ve hâlis olan hissiyatları galebe çalarak, gayr-i münevver olan efkârlarını istihdam ederek, şahsiyat ve ihtilâfat meydanı aldı. Fakat, ebna-i müstakbelin bir derece münevver olan efkârları heves ve şehvetle muzlim olan hissiyatlarına galebe ederek emrine musahhar eylediğinden, hukuk-u umumiyenin hükümferma olacağı muhakkak oldu. İnsaniyet bir derece tecellî etti. Beşaret veriyor ki, asıl insaniyet-i kübra olan İslâmiyet, sema-i müstakbelde ve Asya’nın cinanı üzerinde bulutsuz güneş gibi pertevefşan olacaktır.

Vakta ki mazi derelerinde hükümferma olan garaz ve husumet ve meylü’t-tefevvuku tevlid eden hissiyat ve müyulât ve kuvvet idi; o zamanın ehlini irşad için iknaiyat-ı hitabiye kâfi idi. Zira hissiyatı okşayan ve müyulâta tesir ettiren müddeayı müzeyyene ve şaşaalandırmak veyahut haile veya kuvve-i belâgatle hayale me’nus kılmak, bürhanın yerini tutar idi. Fakat bizi onlara kıyas etmek, hareket-i ric’iye ile o zamanın köşelerine sokmak demektir. Her bir zamanın bir hükmü var. Biz delil isteriz, tasvir-i müddea ile aldanmayız.

Muhakemat, s. 46

LUGATÇE:

beşaret: müjde.

cinan: cennetler; bahçeler.

ebna-i mazi: mazinin çocukları, geçmişin insanları.

ebna-i müstakbel: istikbalin çocukları, geleceğin insanları.

filcümle: genellikle, çoğunlukla.

hareket-i ric’iye: geri dönme ve geri çekilme hareketi.

insaniyet-i kübra: en büyük insanlık.

Kurun-u Vusta ve Ulâ: Orta Çağ ve İlk Çağ.

mekâtib-i âliye: yüksek okullar.

meylü’t-tefevvuk: başkalarına nisbetle üstünlük elde etme meyli.

müdebbir-i galip: insanın duygu ve düşüncelerini etkilemede üstün gelen hisleri ve kuvveleri.

pertevefşan: ışık saçan.

sema-i müstakbel: gelecek seması.

serfiraz: benzerlerinden üstün olan, başta gelen.

suret-i tedris: ders tekniği, öğretme şekli.

temhid: döşeme, hazırlama, temellendirme.

yeis: ümitsizlik.

Okunma Sayısı: 206
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı