Ey Heyet-i Hâkime!
Beni dört-beş madde ile ittiham edip tevkif ettiler.
Birinci Madde: İrtica fikriyle dini alet edip, emniyet-i umûmiyeyi ihlâl edebilecek bir teşebbüs niyeti olduğu ihbar edilmiş.
Elcevap: Evvelâ, imkânat başkadır, vukuat başkadır. Her bir fert, çok adamları öldürebilmesi mümkündür. Bu imkân-ı katl cihetiyle mahkemeye verilir mi? Her bir kibrit, bir haneyi yakması mümkündür. Bu yangın imkânıyla kibritler imha edilir mi?
Sâniyen: Yüz bin defa hâşâ! İştigal ettiğimiz ulûm-u imaniye, rıza-yı İlâhiyeden başka hiçbir şeye alet olamaz. Evet, güneş kamere peyk ve tâbi olmadığı gibi, saadet-i ebediyenin nurânî ve kudsî anahtarı ve hayat-ı uhreviyenin bir güneşi olan iman dahi, hayat-ı içtimaiyenin aleti olamaz. Evet, bu kâinatın en muazzam meselesi ve şu hilkat-i âlemin en büyük muamması olan sırr-ı imandan daha ehemmiyetli bir mesele-i kâinat yoktur ki, bu mesele-i sırr-ı iman ona alet olsun.
Ey heyet-i hâkime! Eğer bu işkenceli tevkifim yalnız hayat-ı dünyeviyeme ve şahsıma ait olsa idi, emin olunuz ki, on seneden beri sükût ettiğim gibi yine sükût edecektim. Fakat tevkifim çokların hayat-ı ebediyelerine ve muazzam tılsım-ı kâinatın keşfini tefsir eden Risale-i Nur’a ait olduğundan, yüz başım olsa ve her gün biri kesilse, bu sırr-ı azîmden vazgeçmeyeceğim. Ve sizin elinizden kurtulsam, elbette ecel pençesinden kurtulamayacağım. Ben ihtiyarım, kabir kapısındayım. İşte o müthiş tılsım-ı kâinat keşşafı olan Kur’ân-ı Hakîm’in o muazzam keşfini göze gösterir bir surette tefsir eden Risale-i Nur’un o tılsıma ait yüzer meselelerinden, bu herkesin başına gelecek olan ecele ve kabre ait yalnız bu sırr-ı imana bakınız ki:
Acaba, bu dünyanın bütün muazzam mesâil-i siyasiyesi, ölüme, ecele inanan bir adama daha büyük olabilir mi ki, bunu ona alet etsin? Çünkü vakit muayyen olmadığından, her vakit baş kesebilen ecel, ya idam-ı ebedîdir veyahut daha güzel bir âleme gitmeye terhis tezkeresidir. Hiçbir vakit kapanmayan kabir, ya hiçlik ve zulümat-ı ebediye kuyusunun kapısıdır, veyahut daha daimî ve daha nurânî bâkî bir dünyanın kapısıdır.
İşte Risale-i Nur, keşfiyat-ı kudsiye-i Kur’âniyenin feyziyle, iki kere iki dört eder derecesinde kat’iyetle gösterir ki, eceli idam-ı ebedîden terhis vesikasına ve kabri dipsiz hiçlik kuyusundan müzeyyen bir bahçe kapısına çevirmeleri, şüphesiz, kat’î bir çaresi var. İşte bu çareyi bulmak için bütün dünya saltanatı benim olsa, bilâtereddüt feda ederim. Evet, hakikî aklı başında olan feda eder.
Bediüzzaman Said Nursî
Tarihçe-i Hayatı, s. 234
LÛGATÇE:
hilkat-i âlem: âlemin yaratılışı.
keşfiyat-ı kudsiye-i Kur’âniye: Kur’ân’ın
kudsî keşifleri.
mesâil-i siyasiye: siyasî meseleler.
muamma: bilmece.
peyk: uydu.
tevkif: tutuklama.
tılsım-ı kâinat: kâinata ait sır.
ulûm-u imaniye: iman ilimleri.