"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ne oluyor bu Devlete?

Ahmet BATTAL
31 Temmuz 2025, Perşembe
Amme idaresinin ve adliye teşkilatının gidişatı daimî ilgi alanımızda.

Ömrümüzün yettiği maziyi ve bugünü gözlemlerimize dayanarak mukayese edebilecek durumdayız. 

Geçmişe ve geleceğe bakış açımızın da objektif olduğunu düşünüyoruz. (Arzuya fikir kılıfı giydirenlerden olmamaya çalışıyoruz.).

Ama…

***

Ondan fazla subay ve asker bir mağarada zehirleniyor ve şehit oluyor. Şaşırıyoruz. “Böyle bir fahiş hata nasıl olur” diye düşünüyoruz. Cevaplar tatmin etmiyor. “Sistem bozulması”ndan endişe ediyoruz.

Ondan fazla ormancı, bugünün iletişim imkânlarına rağmen yangının ortasında kalıyor ve vefat ediyor. Bir o kadarı da yaralı. Akıl erdiremiyoruz. “Beceriksiz sevk ve idare cezalandırılmayacak mı” diye korkuyoruz. 

Askerler eğitimde sıvı kaybı bahanesiyle hastaneye kaldırılıyor. İkisi şehit oluyor. Üzülmekle yetinemiyoruz. Olayı ve sistemi sorguluyoruz. 

Örnekler çoğaltılabilir. 

Hepsi “Devlette neler oluyor” sorusunu sorduruyor. İstifa yetmez, liyakate dayalı iyileşme istiyoruz.

***

Hele bir de adalettekiler var ki…

Yirmi beş yıllık AKP’li dostumuz, yakından bildiği adliyeden ümidini kesmiş. Yani devletten. Ama partiyi ve liderini seviyor! Başörtüsü meseli…

Köşe komşumuz İbrahim Aktaşcı’nın şehadetiyle, işin savcısına ve hâkimine rağmen masum olduğuna inandığı şüpheliyi cezaevine teslim eden polis amiri, cezaevi yöneticilerine “Bu çocuk masumdur, zarar görmesine mani olun, rahat ettirin” diyor ve hakikaten rahat ettiriliyor.  

Cezaevi öğretmeni, cezaevinde açık liseye kayıtlı öğrencinin okuma yazma bilmediğini ve yönetim tarafından hedeflenen kotayı doldurmak için ve usulen lise öğrencisi yapıldığını öğreniyor. 

Miş gibilerimiz, mış gibilerimiz sürüp gidiyor. 

“Bu türden vukuat her yerde olur” diyenler olabilir. Doğrudur da. Zira hatasız ve kusursuz devlet ancak hülyalarda bulunur. 

Ama bu kadar açık hatalı ve hatalılığı kurumsallaşmış devlet bizim ülkemizden başka nerede bulunabilir ki? 

Bütün bunları izleyip düşünürken Devlet Bahçeli çıkıyor ve devletin ana çivisi durumundaki “soyut vatandaşlık esası”nın alt ucuna vurup gevşetiyor. 

“Cumhurbaşkanı Türk olsun, iki de yardımcısı olsun, onlardan biri Kürt biri Arap olsun” deyiveriyor. 

Eskiler bilirler, teklif-i mâlâyutak diye bir kavram var. Bu da öyle.

Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruldu kurulalı, vatandaşları için etnik köken kaydı tutmuyor.

Evet bu tür tasnifler başka bazı ülkelerde halen de var.

Evet, Osmanlı Devleti, beyin, paşanın, ağanın, efendinin kaydını tuttuğu gibi vatandaşın kaydını da bilhassa dine, mezhebe ve etnik kökene göre tutuyordu. Ama bunlar artık yok.

Daha da önemlisi bu aşamadan sonra kimin ne kadar Kürt ne kadar Arap ve dolayısıyla ne kadar Türk olduğunu ancak kendi beyanı ile anlayabiliriz. 

Ve varsayalım ki Anayasa değişti, e-devletten kayıtları açtık, beyanları aldık. İlk resmî beyanında “ben Türküm” demiş olan Türkün biri bir gün cumhurbaşkanı yardımcısı olabilmek için “düzeltiyorum, ben de Kürdüm” ya da “yeni öğrendim ben aslında Arapmışım” derse ve başta anası olmak üzere birileri de itiraz ederse kim neyi nasıl ispat edecek? 

Bahçelinin bu anlamsız teklifini duyanlar, az çok ümit bağladıkları yeni barış süreci hakkında -haklı olarak- hepten şüpheleniyorlar. 

 “Nerede bu devlet” diyeceğimiz geliyor ama Devlet çıkıyor, önümüzü tıkıyor. 

Gel de şaşırma…

Okunma Sayısı: 1108
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Erhan

    31.7.2025 15:19:58

    Deliriyoruz, yavaş yavaş delirtiyorlar.

  • Osman Yıldırım

    31.7.2025 14:46:04

    İktidarın hata ve yanlışlarını görüp saydığınız zaman hemen birleri çıkıp ne yani ezanı yasaklayan müslumanlara eziyet eden, başörtüsüne karşı olan CHP mi iktidara gelsin diye itiraz edeceklerdir. Böylesi bir anlayışla ülke sorunlarını gidermek ve huzuru yakalamak mümkün mü? Ya kardeşim kimse CHP iktidar olsun demiyor, mevcut iktidar fahiş hatalar yapıyor bu hata ve kusurlarının giderilmesi gerekmektedir diyorsunuz yok efendim CHP ezanı yasaklanmadımı diye hemen ön alınmakta. Yani CHP nin geçmişte yaptığı yanlış ve hatalar bugünkü iktidarın yanlış yapasını meşrulastirir mi. Aslında olay basit, bugünkü iktidara ve liderine meftun olan dinde hassas muhakeme i adliyede nakıs olan bazı zevat CHP nin geçmişteki hatalarını sayarak bugünkü fahiş yanlışların üzerini örttüklerini zannetmekteler. Onlar bilmiyorlar ki o geçmişte CHP nin yaptığı hatalar nekadar yanlışsa bugünkü hatalar da o derece yanlıştır.

  • Hüseyin ilhan

    31.7.2025 04:21:21

    28 SUBAT Zalimi Müslüman ve soydasimiz D.Turkistanli kardeşlerimize soykırım yapan ÇİN Komünist idaresini savunan parti lideri,ülkede ırkçı sovenist,uyuşturucu baronları, mafya babalarının hamisi olanın esasen TC.Vatandasligindan ihracı ve tüm mal varlığına el konulması gerekir.Amma milletin tapulu arazilerini gasp eden iktidar değil ihracı bu baş örtüsü düşmanı (Partsinin Antalya mv'nin dahi başını açtıran zorba)kişi iktidar ortağı olarak takdir ve taltif edilip Venezuela acı ki milletimize yutturulan büyük ihanet lokmasidir.Busahsin bozuk din ve millet düşmanı inin fikrine ihtiyacımız yok.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı