Ve keza, kâinatın bütün ecza ve zerratına tecelli eden esma-i İlâhiye arasındaki tesanüd, yani birbirine dayanarak tecelli ettikleri bir temâzüc, yani elvân-ı seb’a gibi birbiriyle memzuc olarak eşyayı cilvelendirdikleri eserleri bir olduğu gibi, müsemmalarının da Vâhid, Ehad olduğuna şehadet eder. Ve bu şehadet lisanıyla, kâinat “Allahu lâ ilâhe illâ hû” diyerek ilân ediyor.
• Ve keza, kâinatın, küllî ve cüz’î ihtiva ettiği bütün eczasını istilâ eden bir hikmet-i amme görünür. Ve bu hikmet-i amme, kasd, şuur, irade, ihtiyâr sıfatlarını tazammun ediyor. Bu sıfatlar, bir Hakîm-i Mutlak’ın vücub-u vücuduna delâlet eder. Çünkü kâinat, mef’ul ve münfaildir. Mef’ul fâilsiz olamadığı gibi, mef’ulün câmid bir cüz’ü de fâil olamaz.
• Ve keza, kâinat sahifesinde bir inayet-i tamme parlıyor. Bu inayet, tazammun ettiği hikmet, lütuf, tahsin sıfatlarıyla, bir Hâlık-ı Kerîm’in vücub-u vücuduna delâlet eder. Çünkü in’am ve ihsan, mün’im ve muhsinsiz olamaz.
• Ve keza, kâinatı müştemilâtıyla beraber içine alan pek geniş bir merhamet görünüyor. Bu merhamet, rahmet, hikmet, inayet, in’am gibi çok sıfatları tazammun ediyor. Bu sıfatlar, bir Rahman-ı Rahîm’in vücub-u vücuduna şehadet eder. Çünkü sıfat mevsufsuz olamaz.
• Ve keza, zevi’l-hayat ve canlı mahlûkata tevzi edilen bir rızk-ı âmm vardır. Ve bu rızık sıfatı, geçen sıfatları istilzam etmekle, bir Rezzak-ı Rahîm’in vücuduna delâlet eder. Çünkü fiil fâilsiz olamaz.
• Ve keza, bütün kâinatta intişar eden bir hayat vardır. Bu hayat sıfatı dahi, geçen sıfatları iktiza etmekle bir Hayy-ı Kayyum, bir Muhyî ve Mümît Hâlık’ın vücub-u vücuduna delâlet eder.
Arkadaş! Elvân-ı seb’a gibi memzuc olan şu beş hakikat, kâinata bir Rab, Kadîr, Alîm, Hakîm, Kadîm, Rahîm, Rahman, Rezzak, Hayy-ı Kayyum zarurî olduğuna bilbedahe delâlet ve şehadet eder. Ve kâinat bu şehadetlerini “Allahu lâ ilâhe illâ hû” ile ilân eder.
Mesnevî-i Nuriye, Katre, s. 72-73
LÛGATÇE:
câmid: Cansız.
delâlet etmek: İşaret etmek.
Ehad: Tek, bir; Allah.
ecza: Cüz’ler, parçalar, kısımlar.
elvân-ı seb’a: Yedi renk.
Hayy-ı Kayyum: Her canlıya hayat veren ve onları ayakta tutan Allah.
in’am: Nimet verme.
inayet-i tamme: Tam ve eksiksiz koruma, yardım.
istilzam: Gerektirme.
mef’ul: İşlenmiş, yapılmış.
memzuc: Birbirine karışmış, bir araya gelmiş.
Mümît: Ölüme mazhar eden Cenab-ı Hak.
münfail: Tesir ile harekete geçen, yapılan fiilden tesir gören.
müsemma: Bir isimle isimlendirilen kimse.
rızk-ı âmm: Genel rızık, umumî lütuf ve ihsan.
tazammun: İhtiva etme, içine alma, içinde bulundurma.
temâzüc: Karışım, bileşim.
tesanüd: Dayanışma.
vücub-u vücud: Varlığı gerekli olmak, olmaması imkânsız olmak, varlığı zarurî ve vâcib olmak.
zevi’l-hayat: Hayat sahipleri, canlılar.