"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli

Risale-i Nur'dan
14 Temmuz 2021, Çarşamba

İKİNCİ VECİH

Hem hikmet nazarında dahi zulümdür. Zira malûmdur ki adavet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mana-i hakikîsinde olarak beraber cem olamazlar.

Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine göre bir kalpte hakikî bulunsa, o vakit adavet mecazî olur, acımak suretine inkılâb eder. Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, nass-ı hadis ile, “Üç günden fazla mü’min mü’mine küsüp kat’-ı mükâleme etmeyecek.”

Eğer esbab-ı adavet galebe çalıp, adavet, hakikatiyle bir kalpte bulunsa, o vakit muhabbet mecazî olur, tasannu ve temelluk suretine girer.

Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü’min kardeşine kin ve adavet ne kadar zulümdür. Çünkü nasıl ki sen âdi, küçük taşları Kâbe’den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin; aynen öyle de, Kâbe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsaf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği halde, mü’mine karşı adavete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusuratı iman ve İslâmiyet’e tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın.

Evet, tevhid-i imânî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi iktiza eder. Evet, inkâr edemezsin ki sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostâne bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka telâkki edersin; ve bir memlekette beraber bulunmakla, uhuvvetkârâne bir münasebet hissedersin. Halbuki imanın verdiği nur ve şuur ile ve sana gösterdiği ve bildirdiği Esma-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.

Meselâ, her ikinizin Hâlık’ınız bir, Malik’iniz bir, Ma’bud’unuz bir, Râzık’ınız bir; bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir; bir, bir, yüze kadar bir, bir. Sonra, köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir; ona kadar bir, bir. Bu kadar “bir, bir”ler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde, şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mü’mine karşı hakikî adavet etmek ve kin bağlamak, ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve i’tisaf olduğunu, kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın.

Mektubat, s. 310

LÛ­GAT­ÇE:

adavet: Düşmanlık, husumet.

esbab: Sebepler, vasıtalar.

esbab-ı adavet: Düşmanlık sebepleri.

i’tisaf: Doğru yoldan ayrılma, sapıtma.

kat’-ı mükâleme etmek: Konuşmayı kesmek, konuşmamak.

rabıta-i vahdet: Birlik, beraberlik bağı.

rüçhaniyet: Üstünlük.

şikak: Uyuşmazlık, ayrılık.

tahakküm: Zorbalık etme, baskı.

temelluk: Dalkavukluk, yaltaklanma.

tevhid-i kulûb: Gönül birliği, kalplerin birliği.

uhuvvetkârâne: Kardeşçesine.

vifak: Aynı düşüncede olma, uyum.

zulmet: Karanlık.

Okunma Sayısı: 1743
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • cenk çalık

    14.7.2021 11:01:23

    "Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, nass-ı hadis ile, “Üç günden fazla mü’min mü’mine küsüp kat’-ı mükâleme etmeyecek.” Muhteşem bir hakikat. Kardeşlerimizi sevmeli ve fenalığı için acımak harika bir düstur. Metot ise baslı değil, iyilikle yaklaşmak. Rabbim bu hakikatleri yaşayanlardan eylesin inşaAllah! Amin!..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı