"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

YAŞ kararları kesinlikle yargıya açılsın

24 Kasım 2014, Pazartesi
“Disiplinsizlik kapsamında hangi eylem veya suçları işlediğimi şu an dahi bilmiyorum” şeklinde konuşan YAŞ mağduru Mustafa Erol, “YAŞ, yapılan hukuksuzluğun örtüsü konumunda kalamaz” diyor.

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Mustafa EROL, 1964 yılında Kayseri’de doğdum. 1985 yılında Hava Harp Okulundan mezun olup Teğmen rütbesiyle Silâhlı Kuvvetlere katıldım. 1988 yılında Üsteğmen, 1994 yılında Yüzbaşı ve 2000 yılında Binbaşı rütbesi aldım. Hv.K.K.lığında toplam 19 yıl hizmetim olup bu süre içerisinde sırasıyla 9’uncu Ana Jet Üs K.lığı-BALIKESİR, 8’inci Ana Jet Üs K.lığı-DİYARBAKIR, 12’nci Hv. Ulaştırma Ana Jet Üs K.lığı-KAYSERİ, 2’nci Hv. İkmal Bakım Merkezi K.lığı-KAYSERİ ve 1’inci Hv. Taktik Kuvvet K.lığı-ESKİŞEHİR. 2000 yılında Binbaşı rütbesinde iken YAŞ kararı ile emekli oldum. Evliyim iki çocuğum var.

Emekli edildiğinizin kararı size ne şekilde tebliğ edildi, o anki duygularınızı anlatabilir misiniz?

Yazı ile tebliğ edildi. Bu durumun her an olabileceğini bekliyordum, ancak yazının amirim tarafından veriliş tarzı beni çok üzdü. Zira ailem,  çocuklarım ve tüm yakınlarım için üzücü bir haberi gülerek, sırıtarak ve keyif alarak vermesini unutamayacağım.

Başınıza bu şekilde bir hadise geleceğini hissetmiş miydiniz?

Tabiî. Zira birlik komutanı bizzat makamına çağırarak hanımımın başörtüsünü çıkartması gerektiğini, aksi takdirde neticesine katlanmamı söylemişti. (Sözkonusu komutan Hv. Tümgeneral Seyfettin SEYMEN) 

Son görev yeriniz neresiydi, göreviniz neydi?

ESKİŞEHİR 1. Taktik Hv. Kuv. K.lığı Lojistik Bşk.lığında İkmal Şube Müdürü idim.

Amirleriniz ve çalışma arkadaşlarınızın bu olaya tepkisi nasıl oldu?

Yukarıda amirimin tepkisinden bahsetmiştim. Arkadaşlarıma gelince inancını yaşamak isteyen her arkadaşım da birçok tacizkâr hareketlere, iftira ve aşağılanmalara maruz kaldığı için bu tür sonuçlara alışıktı. Ancak diğer mesai arkadaşlarım ben ve benim gibi arkadaşlarımızla bir araya gelmemeye, birlikte görülmemeye, mesai dışında dahi konuşmamaya özen gösteriyorlardı.

Amirlerinizle aranızdaki diyalog nasıldı?

Amirlerimle iş hususunda kesinlikle ters bir durum olmamıştır. Dolayısıyla görevimi en mükemmel şekilde yapıyor ve almış olduğum maaşımı hak ediyordum.

Takdir ya da cezalarınız var mıydı?

Evet. Hizmet sürem içerisinde 19 adet takdir, 1 adet üstün hizmet ödülü, 1 adet eğitim derecesi ödülü ve 1 adet ceza aldım. Almış olduğum bu ceza, aşağıda arz ettiğim 2’nci OLAY neticesi almıştım.

Ne ile suçlandınız?

Disiplinsizlik. 

Suçlanmış olduğunuz özellikler gerçekten sizde var mı?

Disiplinsizlik kapsamında hangi eylem veya suçları işlediğimi şu an dahi bilmiyorum.

Silâhlı Kuvvetlere ilk nasbınızdan itibaren hiç sorun yaşadınız mı? İnsan haklarına aykırı herhangi bir muameleye maruz kaldınız mı?

OLAY-1: İlk görev yerim olan 9’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı Balıkesir’de 1986 yılının Aralık ayında göreve başladım. Benimle aynı branştan olan bir başka devre arkadaşım ile İkmal Grup K.lığına geldik. Burada görev yapan bir amir ve üç subay bulunuyordu. Göreve başlayacağım ilk gün bize çalışacağımız yer ve mesai arkadaşlarımız tanıtılmadan, burada alacağımız görevimiz hakkında bilgi verilmeden önce hakkımda ön bilgi olarak namaz kıldığım, oruç tuttuğum gibi bilgiler edinilmiş. Bana karşı tepkilerini göstermek maksadıyla daha ilk gün Amir konumundaki Yarbay N. D. tarafından odasına çağrıldım. Odada iki Subay ve iki Astsubay var idi. Konuşmaya ilk önce ailem, memleketim vs. güncel sorularla başlandı. Ancak daha sonra burası sanki bir sorgu odasına dönüştü. Zira asıl sorular gelmeye başlamıştı. Namaz kılıyor musun? Oruç tutuyor musun? İçki içer misin? Evli misin? Hanımın tesettürlü mü? Lojmanda mı oturacaksın? vs. gibi dinî inançlarımı sorgulayıcı sorulara muhatap kaldım. Verdiğim cevaplar karşısında bana karşı kanaatleri cephe alma şeklinde oluşmuştu. Tabiî bu tanışma sohbeti (!) zamanla tüm bu vasıflarımın sona ermesi ve kendilerine uyum gösterecek tarzda değişmem gerektiği ikazıyla sona ermişti. Bu olayın okuldan mezun olup da görevime başladığım ilk günde cereyan etmesi, Hv. K.K’de yapacağım görev süresince beni nelerin beklediğinin ve ne tür baskılara maruz kalacağımın belirtisi olmuştu.

OLAY-2: 9’uncu Ana Jet Üs Komutanlığı Balıkesir’de görev yaparken Hv. K. K. lığının her yıl yaptığı denetlemelerden birinde (1990 yılında) denetleme başlamış ve üç gün sürmüştü. Denetlemenin bittiği tüm personele anons sistemi ile duyurulmuştu. Bu sırada öğle paydosu olmuş ve öğle namazı vakti gelmişti. Personel yemeğe giderken ben de vakit namazını eda etmek için birliğin içindeki mescide gitmiştim. Mescitte namaz için benden hariç dört personel daha vardı. Vaktin ilk dört sünnetini kılmış ve farzını kılmaya başlamıştık ki tam o sırada mescit içinde yüksek sesle birilerinin kendi aralarında konuşarak gürültü yaptıklarını duyduk. Namaz bittiğinde arkamıza baktığımızda Denetleme Komutanı Tuğgeneral İ. B. ve yanında Emir Subayı ile birkaç denetçi subay gördük. O anda göz göze geldim, ancak konuşma olmadan vaktin son sünnetini kılmak için tekrar namaza durduk. Namaz bitimine kadar ekip bizi mescit içinde bekledi. Namaz bitti ve mescitten çıkacağımız anda Tuğgeneral İ. B beni yanına çağırdı ve sorular sormaya başladı. Namazını devamlı kılar mısın? Oruç da tutar mısın? İçki içer misin? Resmî üniforma ile namaz kılınır mı? gibi sorular sorup cevap aldıktan sonra kedisinin de inançlı olduğunu, bayram namazlarına ara sıra gittiğini, eşinin Kur’ân-ı Kerîm’i okuyabildiğini söyleyerek ayrıldı. Bu olaydan otuz dakika sonra Üs Komutanı amirime telefon ediyor ve amirim de beni yanına çağırıyor ve savunmamı istiyor. Gerekçe ise; “otuz dakika önce nerede olduğum ve görev yerinde neden bulunmadığım” soruluyor. Bu olay neticesi bir hafta oda hapsi ile cezalandırılıyorum. Sözünü ettiğim olay sonucu aldığım ceza tam da Ramazan Bayramı tatiline denk gelmişti. Verilen cezanın bayram sonrasına erteleme isteğim reddedildi. O bayramı ailem ve çocuğumdan ayrı kalarak geçirmem bana ve aileme yapılan büyük bir haksızlıktı. Tabiî bu ceza burada kalmadı. Tuğgeneral İ. B. Ankara’ya döndüğünde Hv. K. K.lığı Personel Daire Başkanlığına bu olayı rapor etmiş olacak ki üç ay sonra Diyarbakır’a tayin edildim. Ancak Balıkesir’de henüz kanunî kalış süremi doldurmamıştım. Bu olay beni ve ailemi çok sarsmıştı.

OLAY–3: Sene 1998, 2’nci Hv. İkmal Bakım Merkezi K.lığı Kayseri’de göreve yeni başlamıştım ve birkaç hafta sonra buranın Komutanı Tümgeneral S. S.’nin makamında bulunuyorum. Konu yine aynı. Eşinin başı neden örtülü? Baskı altında mı örtüyü örtüyor? Bu örtünün siyasî bir simge olarak mı kullandığı? Burada sosyal aktivitelere katılmak zorunda olduğum vs. gibi sorulara muhatap kalmıştım. Artık bu tip sorulara ve gözdağı verme ikazı sohbetlere alışmıştım. Konuşma esnasında Tümgeneral S. S. Birliğinde bu zamana kadar 11 Subay eşinin tesettürlü olduğunu ve bunların tamamının başlarını büyük uğraşlardan sonra açtırdığını öğünerek anlatıyor ve şu an benim eşimin kaldığını, eninde sonunda eşimin de örtüsünü açacağını, açması gerektiğini; aksi takdirde Atatürkçü olamayacağımızı, bu vatan ve milletimizi sevmeyen biri olarak kabul edileceğimiz ikazında bulunmuştu. Bu görüşme neticesi, burada da bana ve aileme karşı baskıların devam edeceği belli olmuştu. Bir süre sonra Tümgeneral S. S. hakkımda sakıncalı personel dosyası açtırdığını bizzat yüzüme karşı söylemişti. Bu sırada lojmanlara örtülü giriş yasağını başlatmıştı. Sivilden yakınlarımız mecburen evimize ziyarete gelemiyordu. Ancak bu durumda dahi lojman harici şehirde oturma talebimize de red cevabı veriliyordu. Düşünün bu durumu, sizi adeta sindirme ve göz hapsine alarak psikolojik baskı altında yaşamaya mecbur kılıyorlardı. Bu durum neticesi eşim ile istişare ederek ailemden ve çocuklarımdan ayrı kalmaya ve evimi İstanbul’a taşımaya karar verdik. Böylece evimi İstanbul’a taşıdım. Her hafta sonu mesai bitimini müteakip on saat süren Kayseri–İstanbul yolculuğu yapıyor, ailemi ve çocuklarımı kısa bir süre de olsa görüp tekrar hafta başı mesaide olacak şekilde geri Kayseri’ye dönüyordum. Ailem ve çocuklarımdan ayrı bırakılmaya mecbur edilmişlik iki sene sürmüştü. Bu baskılar ve stres eşimde şeker hastalığı, çocuklarımda ise korku ve tedirginliğe sebep oldu. Ve Aralık 2000’de YAŞ (Yüksek Askerî Şûrâ) kararı ile ordudan ilişiğim kesildi. Şu an dahi hangi suçu işlediğimi ve hangi sebep ile ayrıldığımı bilmiyorum. Bugün otuz bin masum evlâdımızın canisi PKK terör örgütü başının dahi yargılanması yapılmışken ben ve benim gibi YAŞ mağdurlarının yargısız infaza Tabi tutulması, açıklaması yapılamayan tarihî bir vakıadır.

Başınızdan geçen bu hadiseler ruhsal durumunuzu nasıl etkiledi, hiç psikolojik tedavi gördünüz mü?

TSK’dan ayrılmamı müteakip eşimde ortaya çıkan sağlık problemi hâlihazırda devam etmekte ve tedavisi sürdürülmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdunuz mu, sonuç ne oldu, neden?

Başvurdum. Sonucu bekliyorum.

Şu anki durumunuz nedir ailenizin geçimini karşılayabiliyor musunuz?

Şu an çalışıyorum. Ailemin geçimini sağlayabiliyorum.

Yüksek Askerî Şûrâ Kararları hakkındaki düşünceleriniz?

Kesinlikle yargıya açılması gerekir. YAŞ, yapılan hukuksuzluğun örtüsü konumunda kalamaz.

Okuyucularımıza vermek istediğiniz son mesajınız nedir?

Adaletin er ya da geç gerçekleşeceğine inanıyorum.

(Adaleti Savunanlar Bülteni, Ekim 2014)

Okunma Sayısı: 3603
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı