Günah, insanın dünya sahnesine ilk adım atma vesilesi ve insanın azaba atılma sebebi olması itibariyle çok önemlidir.
Ancak biz günahın bu dünyada insana verebileceği zararları ve yıkımları ele alacağız. Bu konuya âyette geçen uyarı ile başlayalım: “Size gelen musibet işlediğiniz (günah) sebebiyledir.” (Şûrâ: 30) Demek musibet, kendiliğinden gelmiyor. Bu bir hastalık veya bir belâ şeklinde olabilirken, ruhî sıkıntılar şeklinde de olabilir. O yüzden bize isabet eden sıkıntının hangi yolla geldiğini bulmamız gerekir. Bu konuya şu ayetle açıklık getirelim: “Kim Rahmanın zikrinden (Kurân’dan) yüz çevirirse, Biz ona hiç ayrılmayan bir şeytanı musallat ederiz, artık o ona yakın bir yoldaş olur.” (Zuhruf: 36)
Burada açıkça beyan buyurulduğu gibi Allah’ın emrini bırakmak, kişiyi şeytanın arkadaşı yapar.
Hem unutmayalım ki, her günah içinde küfre giden bir yol vardır. (İkinci Lem’a, 1. Nükte)
Ayrıca her günah, şeytana bir davetiyedir. İnsanın şeytana açılan kapısıdır. Efendimizin (asm) şu ifadesinde buyurduğu gibi, “İnsan kalbinde iki lümme vardır, bunlardan birisi latife-i Rabbaniye, diğeri lümme-i şeytaniye.” Latife-i Rabbaniye ruhun tüm hasselerinin merkezidir ki melek ilhamına açıktır. Oradan Rahmanî nefesler üflenir. Diğeri lümme-i şeytaniye ise şeytanın ve kuvve-i vâhimenin merkezidir. (13 Lem’a, 10. işaret) Şeytan oradan üfler, damarlarda gezer ve güçlendikçe ruhu ve bedeni ele geçirir.
Tevbe ile izale edilmezse ruhun evi olan vücudu günah makinesine çevirir. İnsanı ruh beden bütünlüğü içinde ele alırsak ruhu karartan ve hastalandıran günahlar zamanla vücudu dahî hasta edebilir. Mesela zekâtı verilmeyen malın bereketi gittiği gibi ondan yedikçe, insanın içinde dert olması veya faiz yedikçe daha dünyada iken o kişiyi sıkması gibi sıkıntıların görülmesi yüksek ihtimal dahilindedir. Bunlardan arınmak için tevbe ile pişmanlık gerekir.
Eğer her günahla bir şeytan yanımıza geliyorsa, işlediğimiz günah sayısınca şeytanlar çoğalacak ve bizi saracak, âdeta ordu gibi üstümüze gelecektir. Hani Allah’ın huzuruna varmak istediğimizde alıkoyan nedir veya günah ve haramları terk etmek istediğimizde engel olan hangi kuvvettir? İşte tam da bu şeytanın azgınlaşmış ve etrafımızda çoğalmış şeklidir.
İlk önce pişmanlık ve gözyaşı ile latife-i Rabbaniyeyi canlandır. Eger kalbimizin bu yanı kuvvet kazanırsa şeytanı kovmamız, nefsi yola getirmemiz kolaylaşır. Sonrasında irade ve gayret ile belli disiplinler hâlinde müstakim hâl kazanılır. Ancak şunu unutmayalım ki kılınmayan namaz kazasız olmadığı gibi verilmeyen zekâtın da iadesi gerekir. Keza hakka girilen konularda mutlaka o hak yerine getirilmeli ve helâllik alınmalıdır. Ayrıca yaptığımız kınamalar, alay, hakîr görme, gıybet ve zanda bulunma gibi girdigimiz günahların izâlesini de düşünmemiz gerekir. Elbette bunların da şeytandan bir şube taşıdığını bilelim. Şeytanın tüm şubelerini üstümüzden göndermek için tevbe ve kefaret yoluyla temizlenmeye büyük azîm ve gayret gösterelim. Kötülükten sonra hemen iyilik bir Kur’ân emridir ki arınmaya güzel bir vesiledir.
Rabbimden temiz ruhun, temiz vücudun, temiz hayatın yaşanması dileğiyle inşaallah.