Günler insanlık için bir geri sayım başlamışken, İslam aleminde ise tam bir keşmekeş ve zillet içinde çalkalanmalar devam ediyor.
Yaklaşık iki milyar ümmet coğrafyasının ortasında bir avuç çapulcu topluluk görülmemiş vahşeti işliyor da, tüm müslümanlar bir şey yapamıyor. Peki neden?
Zulme karşı sessiz kalmak, bir tepki verememek ve bu acizlik neyden kaynaklanıyor.
Evet bir sinmişlik, bir duyarsızlık ve biganelik vâr. Bu hâle nasıl geldık? Damarlarına korku pompalanan, beynine kendi dışında kimseyidüşünmeme aşılanan bir toplumda yaşıyoruz.
Merhametsiz bir medeniyetin orta yerinde şaşkın kaldık. Ne yapacağımızı bilemiyoruz, bildiklerimiz her gün yeni bir strateji, yeni bir hamleyle gelen zulüm ve fitne dalgalarına yetmiyor. Efendimizin haber verdiği ahir zaman hadiselerinin sonundayız. Düşman yaman mı yaman, ahir zaman. Ancak Kur’an bize her anda, her zamanda yol gösteriyor. “Ey iman edenler bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman Sebat edin ve Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz. Ayrıca Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle didişmeyin sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal 45-46)
Şu halde zafer ve muvaffakiyet için şu şartlara uymak icap eder. 1- sabır ve Sebat 2 -Allah’ı çokça zikretmek 3- Allah ve Resulüne itaat 4- Bir ve birlik halinde olmak, ayrılığa düşmemek.
İnananlar bu şartları yerine getirdiğinde kurtuluşun formülünü bulmuş olurlar biiznillah. Ayette geçen şartların bir kısmını yerine getiren müslümanların belki de en çok ittihat etmeye birlik olmaya ihtiyacı var. Bu ihtiyac ilahi bir emir olarak hem islamin haysiyeti için hem masumların selameti için acilen yerine gelmesi lazım. Çünkü dağınıklık ve ayrılıktan dolayı her gün çocuklar ölmeye, canlar yanmaya devam ediyor.
Bu yangının ortasında bırakılan Filistine, İslam dünyasının güçsüzlügü ve umarsızlığı yüzünden bir türlü sahip çıkılamıyor. Bir de bu işin iç yüzünde İslam ülkelerinin kendi gizli ajandaları olduğunu hesaba katarsak gelinen noktada her zaman menfaat ve çıkarların önde olduğunu görürüz. İşte bu çıkar hesapları yüzünden ve konfor alanımızin bozulmasın diye ve daha başka korkulardan dolayı etkili bir adım atılamıyor. İslam ülkeleri toplanarak bir yaptırım uygulayabilir halbuki, ama bu gizli ajanda ve hesaplar insanlık ve inancın önüne geçiyor maalesef.
Bu meselenin diğer boyutunda sünnetullah gereği bu zulüm ateşini el birliği ile söndürmezsek bir gün bizede sıçrayaracaktır.
Unutmayalım ki İsrail’in nihai hedefi arz-ı mev’ud inancına göre harekettir.
Bu savaş yalnızca Filistin’in değildir, bu ümmetin bir imtihanıdır, zira bu topraklar Kur’an’da mübarek belde olarak anılmaktadır birlikte bir çok nebinin hatıraları ile doludur. En önemli sebeb Efendimiz’in (asm) İsra yürüyüşü ve Miracina merdiven olmasındandır. İlk kıble olmak gibi ulvi keyfiyete haizdir ki, her müslümanın sahip çıkması gerekir.
Şimdi dua vakti olmakla birlikte başka ne yapabiliriz buna odaklanalım ve bir çözüm yolu bulalım inşallah.
Rabbim bu mesuliyet şuurunu bütün ehli imana ihsan etsin vesselam...