"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Modern çağın sessiz hastalığı

Mesut FIRAT
07 Mayıs 2025, Çarşamba
Son yüz yılda insanlığın yaşadığı en büyük devrimlerden biri, hayatta kalma savaşının yerini konforun alışılagelmiş bir norm hâline gelmesi oldu.

İnsanlar tarih boyunca açlıkla, soğukla, hastalıkla ve düşmanlarla mücadele ederken, her gün yeni bir zorluk ve belki de yaşama dair yeni bir anlam peşindeydiler.

Ancak moderniteyle birlikte, teknoloji ve ekonomik gelişmelerin sunduğu kolaylıklar, insanlığı bir şeyden mahrum bıraktı: Hayatta kalma mücadelesinin anlamı.

Can sıkıntısı, sıkça göz ardı edilen, ancak modern insanın ruhunda derin yaralar açan bir fenomendir. Bu, bir hastalık olarak tanımlanmasa da, aslında pek çok psikolojik rahatsızlığın temeline işleyen sessiz bir patolojidir. Milyonlarca insan depresyon, kaygı, bağımlılıklar ve anlamsızlık hissi ile boğuşuyor. Oysa bunların köklerinde, derin bir can sıkıntısı yatar.

Modern insanın can sıkıntısı, tüm temel ihtiyaçlarının hazır bir şekilde sunulmasından kaynaklanıyor olabilir. Artık yiyecek aramak için ormanda avlanmamıza gerek yok; market rafları her şeyi elimizin altına getiriyor. Evinizi sıcak tutmak için odun kesmeniz ya da uzak mesafelere gitmek için fiziksel efor sarf etmeniz gerekmiyor. Her şey, sanki hayatı kolaylaştırmak adına düzenlenmiş gibi. Ancak hayata dair bu kolaylık, insanın tabiatına aykırı bir durumu da beraberinde getiriyor: Anlam eksikliği.

 Din, insanlığın can sıkıntısına önemli bir perspektif sunar. İslâm geleneği, insanın yeryüzündeki varlığının temelinde bir mücadele ve sorumluluk yattığını öğretir. Hayatta kalma savaşından uzaklaşmış modern birey, aslında bu sorumluluğu da unutmuş durumdadır. Oysa Kur’ân-ı Kerîm, insanı yeryüzünde bir halife olarak tanımlar.1 Bu halifelik, insanın kendine, çevresine ve Yaratana karşı olan sorumluluğunu hatırlatır. İnsana düşen, anlamsızlığa kapılan can sıkıntısı karşısında ruhuna yeni ufuklar açmaktır. Modern insan, çoğu zaman “boş vakit” olarak algıladığı zamanların aslında kendisine sunulmuş bir nimet olduğunu unutuyor. Oysa bu vakitler, ibadet, tefekkür, bilgi edinme ve topluma faydalı şeyler yapma fırsatıdır. Peygamber Efendimizin (asm) şu sözü bu konuda derin bir şuura işaret eder: “İki nimet vardır ki insanların çoğu onlarda aldanır: Boş vakit ve sağlık.” 2

Bugün şöyle bir soru sormalıyız: Can sıkıntısı, bir eksiklik mi yoksa bizi daha derin bir anlam arayışına iten bir nimet mi? İnsan, bu soruya cevap ararken, hem kendini hem de varoluşunun amacını yeniden keşfedebilir. Bu yeniden keşif, modern çağın getirdiği konforu, anlam dolu bir yaşamın hizmetine sunmanın anahtarı olabilir. 

(Genç Yorum, Şubat 2025 sayısından alınmıştır.)

Dipnotlar:

1- Bakara Suresi: 2.;  2- Buharî, Rikak 1.

Okunma Sayısı: 310
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı