Kitap fuarında, Yeni Asya standında hizmet eden üniversiteli, liseli gençlerimizi gözlemliyorum.
Aşkla, şevkle kitapları tanıtıyor, yaptıkları işten hoş bir lezzet alıyorlardı. İnsanlara manen yardımcı olmak, hak ve hakikate hizmet etmek, Kur’ân ve imana çalışmak hayat kalitesini yükseltiyordu. Hayat kalitesi, faaliyetin sair insanların hayatına kattığı şey olarak ortaya çıkıyordu.
Risale-i Nur eserlerinin teşhir edildiği bölümü gözlemliyorum. Nurlar’ın yaşlı, genç, çocuk her yaştan müştakları var. Bu bölüme ilgi gösterenlerde ciddî bir renklilik hakim. Başörtülü, örtüsüz, evli, bekâr hanımefendiler; saçları bağlı, küpeli, kravatlı, sakallı, köylü, kentli, çalışan beyefendiler; pırıl pırıl üniversiteli, liseli gençlerimiz; gözleri ışıl ışıl orta öğretimli çocuklarımız bu bölüme gelip soru sorup, bilgi alıyorlar ve ilgili olduklarını bir şekilde izhar ediyorlardı. Kız öğrencimizin ifadesiyle, henüz küçük yaşta olan çocuğun gelip selâm vererek, onları orada olmalarından dolayı tebrik etmesi ilginç değil mi?
Yeni Asya reyonunda emekli, eğitimci, esnaf ağabeyler bir manevî rehber gibi, soru soranlara Nur’un hatıralarını, kendi tecrübelerini de katarak gelenlerle paylaşıyorlardı. Ayrıca Üstadın duvardaki afişini göğsü kabararak izliyorlardı.
Geçen sene kitap fuarında tanıştığımız liseli Oğuzhan kardeşimiz, artık bizim sadık bir ders arkadaşımız oldu. Şimdilerde kardeşi Yusuf da çocuk derslerine katılıyor. Bu yıl da liseli Muhammed Eren kardeşimizle, fuardaki seminerimizde tanıştık. Artık o da Pazar derslerimizin müdavimlerinden.
Fuar masrafları, harcanan emekler sadece bu iki ciddî kardeşimizin bile Risale-i Nurlar’la tanışmasını netice verseydi, yine de ‘yeter, artardı bile’ diye düşünüyorum. Fuarın bendeki yansımaları böyleydi. Kim bilir diğer kardeşlerde ve Rabbimiz katında nice muhteşem yansımaları vardır. Her faaliyetin bizzat bir lezzet olduğu faaliyetin içindeyken daha iyi anlaşılıyordu.
Kitap fuarları çok yönlü hizmetlere vesiledir, emeği geçenlere teşekkürler.