Ne çok şeye ihtiyacı var insanın. Her şeyi istiyor da istiyor.
İstemek ne güzel bir şey.
İstemeyi Verenin, vereceğini bilmek ne kadar anlamlı.
İnsan yalnız yaşamak istemiyor, ama yalnız kalmak da istiyor.
İnsan dünyadan ayrılmak istemiyor, ama Cenneti de istiyor.
Kendiyle baş başa kalması ne güzel insanın.
Sadece kendiyle; baş başa.
Kimsecikler olmadan.
Âleme dağılmış bütün duygularına âcil çağrı yapıp kendine gelmek.
Kendini dünyaya bağlı gibi hissettiren ne varsa hepsini çağırmak evine.
Ve varlıktan, makamdan, mevkiden kalben ayrılmak.
Eş, dost, çoluk çocuk, akraba, konu komşu ne varsa hepsini kapının dışına bırakmak. Kendine gelmenin başkaca bir şekli yok. Büyüklerin inziva halleri bunun için anlamlı.
Geldiği yere dönmesi ne kadar da garip insanın.
Kendinle baş başa kalmak; sadece ruh, beden ve Sahibi.
Kabirde gibi.
Hesapta gibi.
Sıratta gibi.
Sadece, sen ve O.
İşte hayat bu; başlangıç ve son, apaçık gerçeklik, bu.
Kendine gelmek; ‘ölmeden evvel ölmek’, böyle bir şey olsa gerek.