"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnanmışlık ve aldanmışlık

Şemseddin ÇAKIR
01 Temmuz 2022, Cuma
Bu meseleye bir soru olarak başlayacak olursak, mesela: “Aldanmışlık nedir?” sorusuna cevabımız, Bediüzzaman’ın dediği gibi: “‘Bir Allah (cc) var.’ deyip onun mülkünü esbaba ve tabiata taksim etmektir” şeklinde olacaktır.

Meselenin temeline inecek olursak, mesele ikiye indirgenmiş olur. O da; 1- İnanmışlık, 2- İnanmamışlık.

İnanmışlıkla, inanmamışlığın mukayesesi imkansızdır. Zira; biri varlık öbürü yokluk, biri sorumluluk öbürü sorumsuzluk, biri ölü öbürü diri ve biri nur öbürü zulmet şeklinde anlaşılabileceğinden birbirlerine zıt olup kıymetleri ve farkları o derece ayrıdır ki, “eynessera minessüreyya”dırlar. Ancak bir mü’min, inancının muhtevasını isabetle tayın edemezse o da aldanmışlık durumuna düşer. Allah korusun şirk vs. gibi hallerle o felâkete maruz kalabilir.

Bence ehl-i iman için en acınacak bir durum da budur. Yani; inanmışken aldanmış duruma düşmek! “Bu nasıl olur?” denirse gerekçesini de arz edeyim.

Bir insan; inancının medlulünü ve muhtevasını isabetle tayin edemezse aldanmış duruma düşer. Mesela: Allah (cc)’nun zatını ve azametini idrak edemeyip ‘muhalefetü’n-li’l-havadis’ sıfatına rağmen mevcudata kıyas ederek şirke düşmek ki; Cenab-ı Allah (cc)’nun affetmeyeceği cinayetlerdendir. Yani idraksizliğinden –hâşâ– mahlûkata benzetmek ve bu kıyas-ı maalfârık olan meselede çıkmazlara girip Cenab-ı Allah (cc)’nun sıfatlarını inkar etmek. Tam da bu mesele için: “İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez/ Zira bu terazi bu kadar ağır sıkleti çekmez” denilmiştir.

Bediüzzaman “İtminan-ı nefsime medar olacak, zulmeti dağıtacak şu ayetin nurundan dört şuaı göstermekle kör nefsime bir basiret vermek için yazılmıştır” deyip nefsinin bu gibi vartalarını düzeltmek için şu soruları sordurmaktadır.

“Ey nefsi-i nâdan! Diyorsun ki: ‘Ehadiyet-i Zat-ı İlâhiye ile külliyet-i ef’âli ve vahdet-i şahsiyetiyle muinsiz umumiyet-i rubûbiyeti ve ferdaniyeti ile şeriksiz şümul-ü tasarrufatı ve mekandan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle her şeye yakın olması ve birliği ile her işi bizzat elinde tutması hakaik-i Kur’âniyedendir. Kur’ân ise hakîmdir. Hakîm ise, akıl kabul etmeyen şeyleri akla tahmil etmez. Akıl ise, zâhirî bir münâfâtı [zorluğu ve zıddiyeti] görüyor. Aklı teslime sevk edecek bir izah isterim.’

Elcevap: ‘Madem öyledir; itminan istersen bizde Kur’ân’ın feyzine istinaden diyoruz: İsm-i Nur çok müşkülâtımızı halletmiş; inşaallah bunu da, halleder.’” deyip tek tek bunların ispatı ve izahı Nur isminin tecellileriyle yapılmıştır. (On Altıncı Söz, s. 222, yeni tanzim)

İman insanlığın saadeti, küfür insanlığın felaketi olmakla birlikte; mü’minin aldanması dahi küllî bir felaket olduğundan, hem İslâmlık hem insanlık için hakkın tebliğine manidir.

“Peki nasıl olmalı, biz Allah deyince ne anlayacağız?” denilirse kısa cevabımız: “Allah (cc); mahiyeti meçhul, mu’cizatıyla malum olan bir zat-ı nuranidir ve onun evsafı; Kur’an-ı Azîmüşşan’da kendini nasıl tavsif ettiyse öyledir. Eğer onları da aklın almıyorsa Risale-i Nurları oku, sana öğretsin.”

Okunma Sayısı: 1837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    1.7.2022 16:05:23

    Kalemine kuvvet ağabeyim..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı