Sabah erkenden çıkıp, akşam yorgun argın evlerimize döndüğümüz hareketli zamanlar geride kaldı.
Artık yorulmuş bir beden olmasa da yorgun bir ruhla evlerimize geri döndük, döndürüldük. Bu zorunlu eve dönüş aslında kendimize dönüş oldu. Kimileri bu dönüşü başardı, kimileri de başaramayıp, sun’î sosyal medya sokaklarında fazlasıyla gezer oldu.
Bu sun’î dünyalardan sıyrılıp artık gerçekten kendimi arayışım beni, şimdi sizlere tanıtacağım şahsiyetle tanıştırdı. Kendimi aramak deyince bu kitabı bir şahsî gelişim kitabı sanmayın. Eser, İslâm hakkında bilgilendirici bir muhtevaya sahip. Ama ben, kendimi bu kitapta anlatılan doğru İslâm’la buldum. Yazar, bize unuttuğumuz bizi ve olması gereken bizi hatırlatıyor.
Yazı boyunca aklınızdan hiç çıkarmamanız gereken bir şey var: Yazarımız, bir Fransız Hıristiyan olarak yazdığı bu kitabıyla, bir Müslüman olan benim dinimin inceliklerini, sanatını, felsefesini harika bir şekilde bana anlatıyor. Dahası, kitabını kaleme aldıktan bir yıl sonra, son nefesine kadar savunucusu olacağı İslâm dinini seçiyor. Zaten hakikat arayışında olan objektif bir insanın, İslâm’la karşılaşmaması ve onu benimsememesi mümkün değildir, değil mi?
Kitabı âyetlerle destekliyor
Eserin muhtevası kadar adı da dikkat çekici: “Geleceğimizde İslâm Var.”Yazar, İslâm’ın yıllardır bize dayatılan, geçmişte kalmış ilkel bir din olduğu zırvalığını yıkarak, daha kitabın kapağında en büyük mesajını okuyucularına iletiyor. Bu kitap ne Müslüman, ne de Hıristiyan taraftarlığıyla yazılmış bir kitap. Roger Garaudy, tamamen hakikat arayışı içinde, objektif bir gözlükle İslâm’ı araştırıyor ve bu eseri yazıyor. Asıl amacı, “Doğu ve Batı medeniyetlerinin diyaloğunu yeniden kurmak” olan yazar, medeniyetler arasındaki en büyük engelin, “Batı’nın, bin yıldan daha fazla bir zamandır İslâm’a yönelttiği bakış” olduğunu düşünüyor. Ve bütün ömrünü bu bakışı yıkmaya, eleştirmeye, protesto etmeye sarf ediyor. Eserin “İslâm ve Bilim” bölümünde İslâm ilimlerinin, ilim ve dini (bilim ve bilgelik) birbirinden ayırmayan bakış açısını anlatan yazar, Müslüman âlimlerin mükemmel buluşlarına özel bir yer ayırıyor. Sekiz başlıktan oluşan kitabın bazı başlıkları şöyle: Felsefeden Tasavvufa, Sanattan İbadete, Şiir ve Peygamberlik, İslâm ve Geleceğimiz. Kitabın beni etkileyen bir diğer yanı da, yazarın düşüncelerini delilsiz bırakmaması oldu. Neredeyse her sayfada fikirlerinin temel taşı olan âyetlere yer veriyor. Aynı zamanda kitabın içinde dünya edebiyatından pek çok yazar ve filozofla karşılaşmak da mümkün.
İslâm’a borçluyuz
Son olarak cümlelerimi yazarın bir sözü ile toparlamak istiyorum: “Bugün İslâm’a neler borçlu olduğumuzu bilmek kesinlikle tarihçinin uzmanlık alanı, meraklının hobisi, hayalperestin zevk meselesi değil; aksine mutlu bir geleceğin kurulması için çırpınan, çabalayan ve fikir üreten herkesin görevidir.”
Ben de bu görev bilinciyle, Fransız ve Hıristiyan bir entelektüelin elde ettiği birikimle hakikate ulaşarak, İslâm’la müşerref olması ve bize bizi anlatmasının bende uyandırdığı heyecanı sizinle paylaşmayı kendime görev bildim. Sizi, kitabın engin satırlarıyla baş başa bırakırken, kalem ve not defterinize daha farklı hakikatler düşeceğini düşünüyorum.
“İslâm’ın Allah anlayışının kilit taşı olan tevhid prensibi, ilim ile din arasındaki her türlü ayrımı reddeder.”
“İman, cüz’î varlığımızın kendisinin kaynağı olan birlikle ve İlâhî hürriyetle parçalanmaz bir şekilde bütünleşmesidir.”
Not: Genç Yorum Dergisi Şubat sayısından alınmıştır.