"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi İttifakına karşı çıkanlara...

Şükrü BULUT
15 Ekim 2025, Çarşamba
Demokrasi veya hürriyetler bahsinin, zamanımızın telâkkisine en uygun izahını, Risale-i Nurlardan okuduğumuzu söylemiştik.

Said Nursî bu meselede çok yeni paradigmalar belirliyor. Onlardan habersizce demokrasi meselesine girenlerdeki ifrat ve tefritin getirdiği savrulmaları hep görerek geçti, ömrümüz.

Siyasal İslâmcıların Türkiye solu veya CHP’siyle yaptığı ortaklıkları görmemezlikten gelerek ihtilâl belâlarından kurtulmak isteyenlere; daha çok solda yer alan bu partinin demokrasi öncesindeki zulüm ve hatalarını göstererek engel olanlara merhum Erbakan’ın meşhur koalisyonunu hatırlatırken; anarşizm ve tedhişçiliğiyle tutuklananların siyasal İslâmcıların yardımıyla affedilerek 12 Eylül 1980’e zemin hazırlandığını da söylememiz gerekiyor.

Demokratları katlederek demokrasi taraftarlarına korku verilmeye çalışıldığı müstebitlerin ihtilâlleri tahlil edilirken; demokrasi kahramanı Süleyman Demirel’in üslubunun ilim adamlarınca araştırılarak analiz edilmesi, günümüze ışık tutacaktır. Muhtıracıların hükümetleri, Faruk Gürler’in cumhurbaşkanlığının önlenmesi ve meclisi basan subaylara rağmen açık tutulması, demokrasi tarihimizin önemli dönemeçleridir.

12 Eylül öncesinde; küçük menfaatler karşılığında müstebitlerle işbirliğine giden siyasal İslâmcılarla Türkçülerin ihtilâle katkıları ve Turgut Özal’ın müsteşarlığının Demirel’e kabul ettirilmesi hikâyelerini, çok az demokrat bilmektedir.

Ve 12 Eylül sürecindeki Anayasa tiyatroları ile devleti iktidar ve muhalefetiyle yönetmiş siyasetçilere, Özal’ın yardımıyla getirilen siyasî yasaklara karşı; Ecevit-Demirel dayanışmaları da önemli hadiselerdir. 1987’ye geldiğinizde de; Halk Partililerle demokratların demokrasi için ittifak kurarak siyasî zafere ulaştıklarına şahit oluyorsunuz. Sıraladığımız tarihî anekdotlar, demokrasinin belli bir parti, zümre, ırk, inanç ve menfaat topluluğunun tekelinde olmadığını; insanca yaşamak isteyen herkesin ortak meselesi olduğunu isbat etmiş olmalı… 

Demokrasinin büyük bedeller istediğini söyleyen Said Nursî, hazır olmamızı tavsiye ediyor. Demokrasi, müstebit hürriyet hırsızlarına karşı takip edilen büyük bir davadır. Türkiye’mizde demokrasi muhalifi Marksist Kemalistler; bu davayı şahıslara münhasır propaganda ederler. Hedefe koydukları şahısların ifnasıyla davanın biteceğini varsayarlar. Hakikatte ise; büyük davaların fani şahıslara bina edilmediğini biliriz. ABD ve Rusya gibi küresel Marksizm’e karşı mücadele veren ülkelerde perde arkasını tedkik ettiğinizde; Trump ve Putin gibi liderlerin birer figür olduklarını; onların arkasında saf tutmuş yüzlerce başka insanların da hazırkıt’a beklediklerini öğrenirsiniz. Türkiye halkından bu şuurun kaybolması veya gelişmemesi için milyarlarca dolarları ANAP ile AKP hükümetlerine ve hatta binlerce STK’ya aktaran Küresel sosyal Marksistlerin en büyük korkularının millî ittifaklar olduğunu; Altılı Masa döneminde de görmüştük. Özel/İmamoğlu ekibinin mücadelelerinin iktidar ile değil, kendi içlerindeki demokrasi taraftarlarıyla yapıldığını, bir-iki inceleme ile anlayabiliyorsunuz.

Dünyamızın üçüncü harbini sessizce yaşamakta olduğunu yazmıştık. İtiraz edenlere de; 12 Eylül sonrasında ülkemizde ve İslâm âlemindeki kayıp, tahribat ve iğfallerin önceki harplerden daha fazla olduğunu söylemiştik. Vatanını, milletini ve dinini seven araştırmacılarımızın; eğitim, sağlık, fukaralaşma, değersizleşme, içkargaşa, mimarî, tarım-hayvancılık gibi onlarca başlıkta yapacakları incelemeler; Müslümanların iki harbin verdiği zararlardan fazla zarara uğradıklarını ortaya koyacaktır.

Türkiye’mizin ve âlem-i İslâmın, küreselcilerin mengenelerinden kurtulmalarının demokrasimize bağlı olduğunu ve bildikleri halde anamuhalefet partisiyle ittifaka yanaşmayanlara, antidemokrat dememizin hiçbir mahzuru yoktur. 

Siyasal İslâmcılardan, ırkçılardan, 12 Eylül sürecinde menfaate tutunanlardan ve akıllarını başkalarının cebinde zannedenlerden “demokrasi ittifakı” için bir yardım beklemiyoruz. Ayrıca ANAP ile AKP’nin küreselcilerin Türkiye’deki temsilcileri olduklarına – izah edildiği halde –inanmak istemeyenler de demokrasi ittifakına yanaşmazlar. İstibdattan kurtulmak  ve insanca yaşamak isteyenleri “demokrasi ittifakı”na davet etmekle vazifeliyiz…

Okunma Sayısı: 290
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S. Pelin Kurukahveci

    15.10.2025 00:17:31

    1960 ihtilalini yapanlardan merhum Demirel neden hesap sormadı peki? Yine Demirel hem Erbakan ile hem de İnönü ile hükumet kurmadı mı? Tansu Çiller Erbakan ile koalisyon yapmadı mı? Yani şu şunlarla bir araya geldiden ziyade hangi şartlar altında böyle olduğunu analiz etmek gerekiyor.

  • S. Pelin Kurukahveci

    15.10.2025 00:16:35

    Yine 98 seçimlerinden sonra 1.parti DSP oldu. Anap ve MHP ile koalisyon kuruldu. Ne oldu sizce? Dindarların ensesinde boza pişirdiler. Neden, çünkü güç DSP de idi. Birinci parti onlardı. Solcuların güç sahibi olacağı bir koalisyon dindarlar için idam sehpasından başka bir şey değildir. Dün böyle oldu. Bugün de durum böyle. Hatta daha da beter olur.

  • Bedreddin

    15.10.2025 00:15:25

    Küreselciler mevcudun devamından yana şimdilik.

  • S. Pelin Kurukahveci

    15.10.2025 00:14:35

    Bu dönem tam da Erbakan'ın Ecevit ile koalisyon kurduğu 70'li yıllara benziyor. Birinci parti CHP. Bu demek oluyor ki, güç CHP'de olacak. 70'de nasıl anarşizm yol bulduysa yarın bu şartlarda CHP iktidara geldiğinde aynısı olacak. Aynı yoldan tekrar geçmeye gerek var mı? Demirel'in İnönü ile kurduğu koalisyonda birinci parti DYP idi. O şartlarda makul bir koalisyondu.

  • M. Ali Çiftkaya

    15.10.2025 00:12:13

    Bu güzel tahlil ve tespit lerden dolayı tebriklerimi iletiyorum. Böyle yazılar azda olsa gazeteyi okunur yapıyor. Teşekkür ediyor devmını bekliyoruz.

  • Zihni

    15.10.2025 00:11:38

    Tarihi seyri anlatmanız bizi memnun etti. Bu seyri doğru anlayanlar, ittifakın önemini daha hızlı anlayacaklardır.

  • Hüseyin

    15.10.2025 00:08:16

    Anlattığınız vechile demokrasiye ulaşmamızın bir başka formülü yok. Tezinize itiraz edenler karşı tez üretmiyorlar. İtirazlar yetersiz kalıyor. Yola devam, hocam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı