İlay Sığın: “Üç yaşındaki oğlumu defalarca hastaneye götürdüğüm halde bağırsak düğümlenmesi olduğunu bulamadılar. Bulunduğunda çok geçti. Melek oldu. Bu doktor ihmali çocuğumun eceli midir? Başka doktora götürseydim kurtulur muydu?”
Ölüm Gelmiş Cihana
“Ölüm gelmiş cihana baş ağrısı bahane” demişlerdir. Hayat nasıl Allah’ın takdirinde ise, ölüm de bütün ayrıntılarına kadar, hastalığına kadar, kazasına kadar Allah’ın takdirinde ve tedbirindedir.
Öncelikle taziyetlerimi sunuyorum. Mukadder böyle imiş! Başka doktora götürseydiniz kurtulur muydu, bilmiyoruz. Ama bu doktora götürdünüz ve böyle bir netice aldınız. Emin olun; bu da takdirin dışında değil! O melek gibi oldu şimdi; onu inşallah Cennette göreceksiniz. Doktor hatası ve sair şeyler sebeptirler. Asıl onu Yaratan’ı daha çok seviyormuş, Yaratıcı O’na o kadar ömür biçmiş. Rabbim siz değerli ailesine sabır, sıhhat ve afiyet versin. Allah merhuma rahmet eylesin. Âmin.
Ölüm, evet, yakıcıdır. Hele bu evlat acısı olursa, insan şefkati dayanmıyor. Ama Allah’tan ki Allah inancınız var, teslimiyetiniz var, tevekkülünüz var. Allah inancı ve teslimiyeti olmayanlar böyle durumlarda nasıl dayanıyor; inanın, düşünmek bile insanı sarsıyor.
Göz Ağlar, Kalp Mahzun Olur
Peygamber Efendimiz’in (asm) küçük ciğerparesi Hazret-i İbrahim, Tebük dönüşü hastalanmış ve vefat etmişti. Peygamber Efendimiz (asm) buna o kadar üzüldü ki, mübarek gözlerinden yaşlar aktı. Yanında Abdurrahman bin Avf (ra) bulunuyordu. Çok şaşırdı.
“Ya Resulallah! Siz de mi ağlarsınız? Ağlamayı yasaklamamış mıydınız?” dedi.
Resul-i Ekrem Efendimiz (asm): “Ey İbni Avf! Ben size günah ve gafletin ifadesi olan ağlayışı ve bağırışı yasakladım: Nimete kavuşulduğu sıradaki eğlence ve şımarma bağırışından ve musibet ve felâket sırasındaki ağlama bağırışından… Yüz göz tırmalamaktan, üst baş yırtmaktan sakındırdım... Benim bu ağlamam ise, şefkatin eseridir, acımaktan ibarettir. Merhamet etmeyene, merhamet edilmez!”1 Ardından da devam buyurdu: “Göz ağlar, kalp mahzûn olur, ancak biz Rabbimiz’in râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz, isyan etmeyiz! Ey İbrâhîm! Biz senin ayrılığınla çok üzgünüz!”2 Buyurdu.
Hele çocuk yaşta ölümler için müjdeler çoktur. Anne ve babası için de sabretmeleri şartıyla Cennet müjdeleri vardır. BediüzzamanHazretleri şöyle der: “Madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de, biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem müfarakat dahi ebedî değil; ileride hem berzahta, hem Cennette görüşülecektir. “Hüküm Allah’ındır” demeli. “O verdi, o aldı. “Her hal üzere Allah’a hamd olsun.” deyip sabırla şükretmeli.”3
Ölüm Bir Nimettir
“Hanginiz daha güzel amel yaparsınız diye sizi imtihan etmek için, ölümü de, hayatı da Allah yarattı.”4 Ayetinin tefsirinde Bediüzzaman Hazretleri, hayat gibi ölümün de yaratılmış olduğunu, nimet bulunduğunu, hayatın dünyaya gelmesi Allah’ın takdiri ve yaratması ile olduğu gibi, dünyadan gitmesi de Allah’ın takdiri ve yaratması ile, hikmeti ve tedbiri ile olduğunu beyan ediyor.
Bediüzzaman Hazretleri bitkiler dünyasının ölümlerinden misal veriyor. Tohumlar ve çekirdekler toprağın altında zahirde ölüyorlar ve çürüyorlar. Fakat bu ölümden ve çürümekten öyle bir sanat eseri çıkıyor ki, sümbül yepyeni bir hayata kavuşuyor ve yeryüzüne çıkıp hayata gülümsüyorlar. Yani çekirdeğin ölümü, sümbülün hayatının başlangıcı oluyor.
En sıradan bir hayat yaşayan bitkilerin hayatları böylesine hikmetli ve intizamlı olsa, hayat tabakasının en ulvisinde bulunan insanın ölümü hiç tesadüf ve hikmetsiz olur mu? Yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına girmiş bir insan da, berzah âleminde elbette baki hayat sümbülü verecektir.5
O yavrumuz için rahmet dileyelim ve rahmet bulalım inşallah.
Dipnotlar:
1- İbn-i Sa’d, Tabakat, 1/138., 2- Buhârî, Cenâiz, 44; İbn-i Sa’d, 1, 138., 3- Mektubat, s. 97., 4- Mülk Suresi: 1., 5- Mektubat, s. 19.