"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

TBMM’ye sorduk, Diyanet cevapladı

Ahmet BATTAL
18 Haziran 2025, Çarşamba
“Bu çağda din yorumunda Diyanet tekeli mi?” başlıklı 4 Haziran tarihli yazımızda Diyanet’e Kanunla verilen meal sansür yetkisini yazdık ve şu soruları sorduk:

“Bu bilgilerle soralım: Bu çağda din yorumu yapma ve dinî yayın yapma yetkisi Diyanet’in tekeline verilebilir mi? Bu tekel dini zenginleştirir mi fakirleştirir mi? İlâhiyat ve İslâmî İlimler Fakülteleri ne olacak?” 

Ardından kendi teklifimizi de yazdık: 

“Bizce Diyanet sadece talep edenlerin dinî yayınlarını refere etmeli ve bir tür ‘helâl’ damgası gibi sertifikalandırıp akredite etmelidir. Belki bunun bir adım ilerisi olarak, Diyanet, re’sen ya da şikâyet halinde ‘İslâm Dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı’ olduğunu tesbit ettiği yayınlar hakkındaki gerekçeli görüşünü kendi web sayfasından yayınlamakla yetkilendirilebilir.”

Daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, web sayfasında (tarihsiz olarak), bu konudaki vazifesinin sınırlarını netleştiren bir açıklama yayınladı ve sansür yetkisinin gerekçesi olarak bazı kötü örnekleri de verdi. Şu cümlelerle bitiyor:

“Diyanet İşleri Başkanlığına verilen söz konusu yetki; hiçbir surette farklı dinî görüşlerin veya mezhep yorumlarının bastırılması, kişisel fikirlerin veya mezhep anlayışlarının dayatılması amacı taşımamaktadır. Bazı medya mecralarında ve sosyal platformlarda dile getirilen ‘Diyanet kendi görüşlerini dayatacak’, ‘Fikir özgürlüğü kısıtlanacak’ ve ‘Mealler sansürlenecek’ şeklindeki iddialar tamamen iftira olup gerçeği yansıtmamaktadır. Başkanlığımız, farklı görüşlere karşı tarafsızlığını koruyan ve toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede duran anayasal bir kurumdur.

Bilinmelidir ki Başkanlığımız, yürüttüğü bütün hizmetlerinde, emredici değil düzenleyici bir tutumla ve toplumun birlik ve beraberliğini sağlayacak bir anlayışla hareket etmektedir.   

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” 

Tam metin için linki:

 https://kurul.diyanet.gov.tr/Duyuru-Detay/Duyurular/949/diyanet-isleri-baskanliginin-kuran-meallerini-inceleme-yetkisi-hakkinda

Öncelikle şunu ifade edelim: Başkalarını bilmeyiz, bizim maksadımız iftira ya da muhalefet etmek değildir. Hakkı bulmayı ve tutup kaldırmayı hedefliyoruz. 

Diyanet’in “emredici değil, düzenleyici bir tutumla ve toplumun birlik ve beraberliğini sağlayacak bir anlayışla” hareket etme isteğini de alkışlayıp tebrik ediyoruz. 

Ancak “Başkanlığımız, farklı görüşlere karşı tarafsızlığını koruyan ve toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede duran anayasal bir kurumdur” cümlesinin sadece bir niyeti ifade ettiğini düşünüyoruz. 

Zira biliyoruz ki eskiden beri siyaset ve bilhassa CHS denilen yapıdan sonra gelen “tek adam rejimi” her şeyi siyasîleştirdiği gibi Diyanet’i de siyasileştirmek için elinden geleni yapıyor. 

Kamuoyu araştırmalarında “Diyanet’in halen siyaset kurumundan bağımsız olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen “hayır” cevabının oranlarına bakmak yeterli. 

“O öyle değil, ama halk öyle sanıyor” diyerek geçiştirmek de mümkün değil. 

Öte yandan Diyanet’in Kanunla kendisine verilmiş olan yetkiyi kendi kendisine sınırlaması anlaşılabilir, ama riskler içerdiği de açıktır. 

Meselâ açıklamada denetimin kriterleri arasında sayılan şu iki cümle nasıl yorumlanacak? 

“f) Meale kutsiyet atfetmek adına ilgili mealin rüya, ilham veya vahiy yoluyla yazdırıldığına dair bir iddiaya yer verilmesi.” 

“i) Ayetlerin anlamlarını tahrif edici nitelikte çeviri ve görüşlere yer vermesi.”

Daha da önemlisi, açıklamaya göre ilgili Komisyon 2020–2024 arasında 57 meal incelemiş, bunların 17’sinde toplatma gerekçesi bulmuş; diğerlerinde yalnızca düzeltme tavsiyeleri yapmış. Bu sayılar da riskin büyüklüğünü gösteriyor. 

Açıklamada bir de şöyle deniyor: 

“Unutulmamalıdır ki insanlar tarafından yazılmış olan eserlerin çevirisinde, çevirilen metin mütercimin değil, müellifin eseridir. Sıradan bir eserde dahi, müellifin izni ve onayı olmadan yapılan tahrifat ilmî, ahlâkî ve hukukî sorumluluk doğurmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm gibi Müslümanların inançlarının esasını oluşturan İlâhî vahyin anlamının tahrif edilerek orijinal dilini anlamayan insanlara sunulması ise hangi açıdan bakılırsa bakılsın kabul edilebilir değildir.”

Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa bakılarak geliştirildiği anlaşılan bu bakış açısının bu konuya uygunluğu çok tartışmalı görünüyor. Zira Kur’ân’ın tercümesi olmaz, meali olabilir ve Kur’ân meali de Kur’ân değildir. Yanlış meal Kur’ân’ın tahrifi sayılamaz. Mü’min için Kur’ân’ın kudsiyeti ile sahiplenicisi için mealin kudsiyeti asla birbirine yakınlaşmaz. 

Bir de açıklamadaki “inceleme süreçleri, uzman heyetlerce ilmî esaslara ve objektif kriterlere dayalı olarak yürütülmekte, yalnızca tahrif niteliğinde içerikler tespit edildiğinde işlem yapılmaktadır. Ayrıca tüm işlemler, yasal çerçevede ve hukukî denetime tâbi şekilde yürütülmekte yargı yollarına açık bir süreç işletilmektedir” cümlesinde geçen yargı yolları meselesi galiba bir hata. 

Zira Kanunda bu konuda bir yetki basamaklandırması yok. Diyanet ile İlâhiyat Fakülteleri arasında yaşanabilecek çelişkinin nasıl giderilebileceği dahi net değil. 

Dileriz ve umarız ki Diyanet bu konudaki yetkisini kendi itibarına zarar vermeyecek şekilde kullansın. Çünkü asıl mesele bu…

Okunma Sayısı: 323
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı