Yaşar Koyun: “Birinci Ihlâs Risalesinde geçen “"Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek” ne demektir?”
Lütuf ve Tevazu
Bu altın satırlar, Müslümanlık içinde her camianın bir diğer camiaya saygı göstermesi, varlığını tanıması, küçümsemekten, yok saymaktan ya da din dışına atmaktan uzak durmasının önemli bir ihlâs düsturu olduğunu işler. Muhteşem bir düsturdur. Kardeşlik ve uhuvvet bağının önemli uçlarıdır. Yaşanırsa Müslümanlar barış içinde olurlar ve yanlış olan yanlışını tokatla değil, lütufla bulur ve lütufla düzeltir.
Doğru olan da gurur ve riyaya girmeden, kardeşinin inancında lütufla ve tevazu ile tasarrufta bulunur. Böylece Müslümanlar doğrulukta yarışırlar, yanlışlıktan uzaklaşırlar. Birbirlerini dışlamazlar. Barış ve sevgi içinde olurlar. Bundan hak, doğruluk ve kardeşlik kazanır.
Ama herkes kendi mesleğini görür, başkasının mesleğini tanımazsa, inkâr ederse veya yok sayarsa, bu durumda yanlışlık, husumet ve adavet kazanır.
Hak Başkalarında da Olabilir
Bu ihlâs düsturu söyler ki, insan diğer hususlarda olduğu gibi, inanç konularında da bencil yapılı olmamalıdır. Başkalarının inancına ve kanaatine saygı göstermelidir. İnsanları önce insan olmaları hasebiyle sevmelidir.
Her şeyde olduğu gibi, hakkın da dalları ve kolları vardır. Bazısı daha kestirme, bazısı daha zor, bazısı daha ağdalı, bazısı bazı açılardan daha ehak, bazısı taşıdığı “hak” unsurlar açısından daha fakir olabilir.
Ama hepsinde aranan hak ölçüler varsa, onun hak olmadığı ve kişileri batıla götürdüğü gibi söylemlere yer vermemelidir. Kendi mesleğini hak görmeli, tamam; fakat başkalarının da mesleğini hak görmek lütfundan uzak olmamalıdır.
Gördüğü bir yanlışlık olamaz mı? Olur tabiî ki! Ama bir yanlışı düzeltirken lütuf prensibini unutmamalıdır. Başka türlü yaklaşımlar yanlışın karşı tarafta kilitlenmesine yol açar. Onu yanlıştan korumaz.
Haklı Mesleğin Hakkı Nedir?
Bunu sağlamak için de bize ihlâs lazımdır. Üstad hazretleri bu ihlâs düsturunu şöyle ilan ediyor:
Haklı her meslek sahibinin, başkasının mesleğine ilişmemek cihetinde hakkı ise, "Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir" diyebilir. Yoksa, başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini ima eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemez olan insaf düsturunu rehber etmek.1
Haklı meslek sahipleri başkasının mesleğine ilişmeyecekler, kimsenin tarikatını, cemaatini küçümsemeyecekler. Fakat elbette kendi mesleklerini sevebilirler, “Mesleğim haktır," yahut "Mesleğim daha güzeldir" diyebilirler. Bunda sakınca yoktur. Çünkü mesleğini hak görmese zaten orada bir dakika durmaz! Hak gördüğü için oradadır.
Fakat bu durum kendisine, başkasının mesleğine ilişme, başkasını batıl görme hakkını vermiyor. Bu zulüm olur.
Bu açıdan; "Hak yalnız benim mesleğimdir" diyemez! Veyahut "Güzel yalnız benim meşrebimdir" diyemez! Başını dikip hiç kimseyi görmemezlik edemez.
Ederse ne olur? Ederse bu sözü ihlâsa mugayir olur. Davranışı da tevazuya mugayir olur. Allah katında makbul olmaz. İnsan nezdinde de muteber olmaz.
Dipnot:
1 Lem’alar, s. 264.