Yeni Asya’nın Risale-i Nur’un naşir-i efkârı oluşunun elli üçüncü yılına girdik. Hayırlı olsun.
Vefakâr, sebatkâr ve müstakim okuyucularımıza da teşekkürler, saygılar, sevgiler. Yeni Asya’yı başta Zübeyir Ağabey ve Sungur Ağabey olmak üzere, Bediüzzaman’ın Talebeleri kurmuştur. Ve bu güne gelmesinde Mehmet Kutlular Ağabeyin ve çalışan hemen herkesin tırnaklarıyla kazıyarak Yeni Asya bayrağını alnının akıyla taşımasının hakkı ödenemez! Rabbim sağ olanlara sıhhat ve afiyet, ahirete göçmüş olanlara rahmet eylesin. Âmin.
Risale-i Nur’un mesajının milyonlara ulaştırılması için her vesileyi yetersiz gören Zübeyir Ağabey, Galata Köprüsü’nde bizzat İttihad Gazetesi’ni satmış, gençlere cesaret vermiş, örnek olmuştur.
Bayram Ağabey bir gün ona çıkışıyor:
“Niye böyle yapıyorsun? Sen gazeteci mi oldun?”
Zübeyir Ağabey:
“Haklısın! Ama Üstadı ve Risale-i Nur’u ne ile tanıtacağız?” diyor.
Amelinizde Rıza-i İlahî Olmalı
Neşir hizmetini ihlâs ile, ahiret hesabına, Allah rızası için yapanlar inşallah “amelinizde rıza-i İlâhî olmalı!” beyanındaki uyarıya ve müjdeye ulaşırlar. Ve bu düsturun devamındaki şu cümleleri de temel neşir prensibi sayarlar:
“Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.” 1
Neşir vasıtalarının içinde en derbederi gazetedir. Masrafı çok, getirisi az. Bir de ilcaat-ı zamanın beklentilerine cevap vermediniz mi, hemen hiç hakk-ı hayatınız kalmıyor.
Ama serdengeçtiler, hakkın beklentilerine cevap vermeyi, ilcaat-ı zamanın beklentilerine cevap vermekten yeğ tutarlar! Ama satışın düşer, tirajın düşer, hep derbeder kalırsın! Bunu da göze almalısın!
Eğer Gazete Olmazsa..
Eğer gazete olmazsa, Üstadı ve Risale-i Nur’u ne ile tanıtacağız? Gazete hadiseleri günlük takip eden ve yorumlayan bir mevkutedir. İmanî meselelerin tebliğ ve neşri ile beraber; siyasî ve içtimaî hadiseleri günlük olarak Üstadın penceresinden bakmaya ve yorumlamaya ihtiyaç var.
Eski Said Dönemi fikirlerini ve Üçüncü Said Dönemi vizyonunu siyaset ve içtimaiyat dilimize yorumlamaz isek, güncel sosyal hadiselere Üstadın gözlüğü ile bakmaz isek ve bu bakışımızı kamuoyu ile paylaşmaz isek sorumlu oluruz, Nurcu olarak görevimizi yapmamış oluruz. Kendimizi ifade etmemiş oluruz. Kamuoyu Nurcuları yanlış tanır. Bunun vebalini bütün Nurcular olarak, hatta bütün bir millet olarak, hatta bütün bir ümmet olarak ödemek zorunda kalırız.
Risale-i Nur ve İnsanlık
Risale-i Nur seksen milyon Türk Milletine açılım yaşatacak… Ve hatta iki milyara yakın İslâm ümmetine çıkış yolu gösterecek… Ve hatta yedi milyar insanlık âlemine girdiği medeniyet krizinden çıkaracak fikirler, çareler ve çözümler ile sadece milletimizin değil, sadece İslâm ümmetinin değil, bütün insanlığın umududur. Yeni Asya böyle bir vizyonla fikirlerini serd eder!
Bediüzzaman ve Gazete
Bediüzzaman, Eski Said Dönemi’nde hemen her gazetede –muhalif olsun, muvafık olsun- makaleler yazardı. Fikirlerini neşretmek için bulduğu her zemini kullanırdı. Üçüncü Said Dönemi’nde de talebesi Zübeyir Gündüzalp’e gazeteleri takip ettirirdi. Bizzat kendisi de yanlış anlaşılan meselelerde gazetelerde izahatlar yapardı.
Vazife-i Hayatımız Nedir?
Nurculuk fikirlerini yayabildiğin her araçla yapılır. İletişim asrındayız. Herkes fikirlerini her araçla yaymaya gayret ediyor.
Risale-i Nur gibi kâinatı ilgilendiren bir dâvânın, kâinat çapında ilânatlarla bütün insanlığa duyurulması, savunulması ve neşredilmesi gerektiğine inanıyoruz. Yarın kabre girdiğimizde elimizde bu vasıtalar olmayacak! Bu vasıtalar elimizde iken elimizdeki nuru bütün insanlıkla paylaşmayı vazife-i hayat biliyoruz.
Dipnot:
1- Lem’alar, s. 275.